Balıkesir Velilerinden bir Sinan Efendi "rahmetullahi aleyh" var.
“Kız Dedesi” diye biliniyor bu yörede.
İkinci Bayezid Hanın hocalığını yapmış.
Türbesi, Salı pazarında, bir mahalle arasında bulunuyor.
Bir gün bahçesinde çalışırken, şık giyimli iki beyefendi geldi yanına.
Selam verdiler:
- Selamün aleyküm bey baba!
- Aleyküm selam efendiler, buyurun.
Bunlar Sultanın adamları olup, payitahttan geliyorlardı.
Padişahtan hediye olarak “bir kese altın” getirmişlerdi.
Sordular:
- Sinan Efendi siz misiniz?
- Evet benim. Niçin soruyorsunuz?
Memurlar, içi altın dolu bir keseyi uzattılar kendisine:
- Efendi baba, padişahımızın selamları var. Bunu size gönderdiler.
Sinan Efendi;
- Memnun oldum, buyurdu. Padişah efendimizin selamını aldık, kabul ettik. Ancak o keseyi kabul edemeyeceğiz.
Memurlar şaşırdı:
- Niçin efendim?
- Çünkü ihtiyacımız yoktur. Siz o altınları, ihtiyacı olanlara verin.
- Efendi baba, biz vazifeli geldik. Bunu geri götüremeyiz. Lütfen kabul edin.
Sinan Efendi, elindeki kürekle bahçeden bir miktar toprak alıp, döktü ayaklarının önüne.
Adamlar o toprağa bakınca hayretten dona kaldılar.
Zira “Çil çil altın” vardı ayaklarının dibinde.
Hem de kürek dolusu.
“Rüya mı görüyoruz?” diye tereddüt ettiler bir an.
Onlar bu şaşkınlık içindeyken;
- Evlatlarım, gördünüz ya, bizim bunlara ihtiyacımız yok, buyurdu. Padişah efendimize mukabil selam ve dualarımı iletiniz. Hediyesini almamakta mazur görsün bizi.
Memurların diyecek bir şeyi yoktu artık.
Elini öpüp ayrıldılar.
İhlas çok mühim
Bir gün de, sevdiği bir talebesiyle sohbet ediyordu ki;
- Evladım, ihlas çok mühimdir, buyurdu. Her ne yaparsan, Allah için yap mutlaka.
Genç talebe sordu:
- İhlassız amellerin akıbeti nedir efendim?
Mübarek zat gülümsedi:
- Sahte para ile çarşıya gitsen, o para ile bir şey satın alabilir misin evladım?
- Tabii ki alamam hocam.
- İşte ihlassız ameller de böyledir evladım. Geçmez o gün. Eski paçavra gibi sahibinin suratına çarpılır ve “Sen bu ameli kim için yaptınsa, karşılığını git ondan iste” denir. Tabii eli boş kalır o kişinin.
|