Yemen’de yetişen büyük Velilerden Ahmet bin Ebu Bekir Ayderusi hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" dünya malına hiç bağlılığı yoktu.
Sohbetlerinde, sık sık;
- Kardeşlerim, mal sevgisi, Allahü teâlâya olan sevgimizi geçmemeli, derdi sevdiklerine.
Bir gün, bir kese dolusu “Altın” getirdiler kendisine.
Elini sürmeden;
- Şu köşeye koy! buyurdu.
Adam, gösterilen yere bırakıp gitti.
Ertesi gün, huzuruna bir ihtiyaç sahibi gelip;
- Efendim, maddi sıkıntı içindeyim, diye dert yandı.
Ona, o köşeyi gösterip;
- Şurada içi altın dolu bir kese olacak. Onu al, kullan ihtiyacına, buyurdu.
Fakir, sevinçle oraya gittiyse de göremedi keseyi.
Geri gelip;
- Orada öyle bir kese yok, diye arzetti.
Mübarek zat;
- Elhamdülillah! dedi.
Adam tekrar baktığında gördü keseyi.
Bu defa;
- Varmış efendim. Şimdi gördüm, dedi.
Büyük Veli, yine;
- Elhamdülillah! dedi.
Fakir şaşırmıştı.
- Efendim, merakımı mazur görün. Kese yok dediğim zaman da Elhamdülillah dediniz, var dediğim zaman da. Acaba hikmeti nedir? diye sordu.
Büyük Veli;
- Bizim için dünyalığın varlığı ile yokluğu birdir kardeşim, buyurdu. Gelince sevinmez, gidince üzülmeyiz.
Emr-i marufu bırakma!
Bir gün de nasihat isteyen bir gence;
- Evladım, “Emr-i maruf”u elden bırakma, buyurdu! Fakirlere ve mücahitlere mal ile yardım yap!
Delikanlı;
- Baş üstüne efendim, dedi.
Mübarek zat devam etti:
- Günah işlemekten kork! Fakir olunca da üzülme! Allahü teâlâ servet de ihsan eder. Din kardeşlerinin sıkıntılarını gider. Büyüklerimiz, kendileri için değil, başkalarına yardım için çalışıp kazanmışlardır.
Ve ekledi:
- Hocalarının yanında edebli ol! Zira üstaddan, ancak edebli olanlar istifade eder.
|