Hindistan Evliyasından Abdülaziz Dehlevi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir sohbetinde;
- Her şeyden önce, zaruri bilmemiz gereken iman edilecek bilgileri ve yapılacak dini vazifeleri öğrenmemiz lazımdır, buyurdu.
Sordular:
- Zaruri bilgiler nelerdir efendim?
- Birincisi “Kelam ilmi”, ikincisi “Fıkıh ilmi”dir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Zaruri lazım olanları bırakıp da, fuzuli şeylerle uğraşmak, kıymetli ömrü, faydasız şeylere harcetmek olur ki, bu hâl, Allahü teâlânın onu sevmediğini gösterir.
Çünkü hadis-i şerifte; “Allahü teâlânın bir kulunu sevmemesinin alameti, onun malayani ile vakit geçirmesidir” buyuruldu.
Her şeyden önce
Bir gün de nasihat isteyen bir sevdiğine;
- Kardeşim, her şeyden önce, itikadımızı “Ehl-i sünnet alimleri”nin bildirdiğine göre düzeltmemiz lazımdır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Peygamber efendimiz aleyhisselamın Allahü teâlâdan getirdiği bilgilerden zaruret ve tevatür yolu ile bizlere gelmiş olanları öğrenip inanmalıdır!
Sordular:
- Onlar nelerdir efendim?
- Mesela “Haşr”a ve “Neşr”e inanmalıdır. Haşr, hesap yerinde toplanmak, Neşr ise hesaptan sonra, Cennete veya Cehenneme dağılmaktır.
Ve devam etti:
- Cehennemdeki sonsuz azablara, Cennetteki sonsuz nimetlere ve bunlar gibi bilgilerin doğru olduklarına hiç şüphe etmeden inanmak lazımdır.
Sordular:
- Ya inanılmazsa efendim?
- Bunlara inanmayan, ahirette azablardan kurtulamaz.
Açık bilinmedikçe...
Bir gün de sohbetinde;
- Bir Müslümanın, bir sözünden yetmiş mana anlaşılsa, bunlardan biri “imanı”nı, geri kalanı “küfrü”nü gösterse, o kimseye kâfir dememeliyiz, buyurdu.
- Neden? dediler
- Çünkü hadis-i şerifte; “Küfrü açık bilinmeyen kimseye kâfir diyenin, imanı gider” buyuruldu.
|