Anadoluda yetişip Bursa’da vefat eden Açıkbaş Mahmut Efendi’yi "rahmetullahi aleyh", bir genç üzmüştü bir gün.
Mübarek kalbini incitmişti.
Ancak bu yaptığı, hayır getirmedi ona.
Aynı gün yakalandı bir hastalığa.
Öyle ki, ağrıdan kıvranıyor, ilaç da tesir etmiyordu.
Ne yapsa faydasızdı.
Sonunda anladı hatasını.
Bir “Allah adamı”nı üzdüğü için bu derde yakalandığını idrak etti nihayet.
Pişman oldu yaptığına.
Fırladı yataktan, düştü yola.
Bu büyük Velinin huzuruna varıp özür dileyecekti kendisinden.
Ancak o buna karar verdiği anda ağrısı hafifledi biraz.
Her adım attıkça daha da hafifleyip iyileştiğini hissetti açık açık.
Mübarek zatın kapısına gelince tamamen geçti ağrısı.
Tam kapıyı çalacaktı ki, kapı kendiliğinden açıldı.
Ve büyük zat, gülümseyerek karşıladı kendisini:
- Buyur evladım, hoş geldin.
Başı önünde ve mahcuptu delikanlı:
- Hoş bulduk efendim.
İçeri geçip oturdular.
Büyük Velî;
- Geçmiş olsun oğlum. İnşallah bir daha böyle bir hastalığa yakalanmazsın, buyurdu.
- İnşallah efendim.
Sevgiyle baktı gence:
- Pişman mısın peki?
- Hem de nasıl.
- Çok iyi. Pişmanlık tövbedir oğlum. Tövbe de büyük nimettir. Bir daha kimsenin kalbini kırma. “Kalb kırmak”, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır.
Genç adam eğilip öptü büyük zatın elini.
En sevdiği talebesi oldu sonunda.
Tövbeyi geciktirme!
Bir gün de gencin biri gelip;
- Efendim, ben çok günahkâr biriyim. Ne tavsiye edersiniz? Diye sordu bu zata.
Cevaben;
- Günah işleyince, hemen tövbe et, buyurdu. Tövbeyi geciktirme sakın!
Delikanlı sordu:
- Tövbe edince Allahü teâlâ affeder mi efendim?
- Elbette. Günahına tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. Bir işi yapacağın zaman kalbine bak. Eğer kalbin sıkılıyor ve çarpıntı oluyorsa, yapma o işi!
Genç merak etti:
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü günahtır o iş. Müminin kalbi, günah olan işlerde sıkılır ve hızlı çarpar.
|