Basra’da yetişen Velilerden Ebu Said bin El-Arabi "rahmetullahi aleyh" hazretleri zamanında, civar köylerden birinde “saat tamirciliği” yapan bir genç vardı ki, mürşit arıyordu yana yana.
Gece, seher vakitlerinde kalkar;
- Ya Rabbi, beni sevdiğin bir kuluna kavuştur! diye dua ederdi.
Olacak bu ya;
O günlerde dergahın saati bozuldu aniden.
Ebu Said hazretleri, talebeden birini gönderdi o köye.
O genci tarif edip;
- Onu al, buraya getir, buyurdu. Şu saati tamir ettirelim!
Talebe;
- Baş üstüne efendim! Dedi.
Ve gidip getirdi o genci.
Delikanlının duası kabul olmuş, aradığı zatın dergahına gelmişti.
Ama onun, aradığı mürşit olduğunu nereden bilsin?
Saati tamir edip duvara astı ve;
- Tamam dedi. Saat çalışıyor.
Ancak mübarek zat bir nazar etti saate.
Çalışmakta olan saat durdu birden.
Delikanlı şaşırdı.
Ancak buna bir mana veremedi.
Tekrar indirdi saati.
Kontrol edip astı yerine.
Fakat büyük Velinin bir nazarıyla tekrar durdu saat.
Genç iyice şaşırmıştı.
Üçüncü defa yine çalıştırıp astı.
Ancak yine öyle olunca, kavradı meseleyi.
Kendi kendine;
“Tamam” dedi. “Ben aradığımı buldum. Bu zat normal biri değil. Benim bozuk kalbimi tamir edecek usta bu galiba”.
O böyle düşünürken, büyük zat sordu;
- Aradığını buldun mu evlat?
Genç zeki ve kabiliyetliydi.
Sarıldı ellerine.
- Efendim, ben sizi değil, siz beni buldunuz, dedi.
Mübarek zat, tasdik manasında gülümsedi sadece.
Gerçekten de çoğu zaman böyle olurdu.
Talebe hocayı değil, hoca talebeyi bulurdu.
Dünya nedir?
Bir gün de, bazı kimseler;
- Dünya nedir efendim? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- İnsana Allahü teâlâyı unutturan her şey dünyadır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Dünyanın malına, mevkiine düşkün olmayın. Gönül vermeyin şu faniye.
Sordular:
- Neye gönül verelim efendim?
- Ahirete gönül verin. Ahiretin güzelliklerine talip olun. Cenneti isteyin. O, sonsuzdur, elden çıkmaz.
Şöyle bitirdi sözlerini:
- “Sonsuz” nimetler varken, “Geçici” olana dönüp bakar mı insan?
|