Anadolu Velilerinden Palamut Dede’nin "rahmetullahi aleyh" evinde hiç yiyecek kalmamıştı bir gün.
Olacak bu ya; o gün, bir de misafiri geldi uzaktan.
Ona ikram edecek bir şeyi olmayınca, çaresizlikten iyice sıkılmıştı ki, o anda çalındı kapısı.
Gelen, eski bir talebesiydi.
Elindeki tepsiyi uzatıp arzetti:
- Efendim, bu böreği sizin için yaptım. Lütfen kabul buyurunuz.
Mübarek zat sevinçle aldı böreği.
Ve doyurdu misafirini.
Çok memnun olmuştu.
Ertesi gün çağırdı o genci.
Delikanlı koşup geldi hemen:
- Buyurun hocam.
- Evladım, dün beni çok sevindirdin. Öyle bir zamanda getirdin ki o böreği, fevkalade makbule geçti. Allah senden razı olsun.
- Sizden de hocam.
- Şimdi sıra bende. Dile benden ne dilersen.
- Sağlığınız efendim.
- Yo hayır, bir şey iste.
- Şey hocam...
- Sıkılma evladım, söyle.
- Kalb gözümün açılması en büyük arzumdur efendim.
Mübarek zat açtı ellerini, yalvardı:
- Ya Rabbi! Aç bunun kalb gözünü!
Duası anında kabul oldu.
Ve açıldı gencin kalb gözü.
Bize Efendimiz aleyhisselamı anlatın
Bir gün de;
- Efendim, bize “Peygamber efendimiz”den “sallallahü aleyhi ve sellem” bahseder misiniz, diye rica ettiler.
Buyurdu ki:
- Efendimiz aleyhisselam, hayatında hiç bir mümine sert bakmamış, kimseyi incitmemiştir.
Sordular:
- Kâfirleri de mi efendim?
- Evet. Kendisine eziyet eden, hatta öldürmek isteyenler hakkında bile en fazla; “Bilmiyorlar, bilseler böyle yapmazlar” buyururdu.
Allah kulunu severse…
Bir gün de bazı sevdiklerine;
- Allahü teâlânın bir kimseyi sevdiğinin alameti nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- İki alameti vardır. Birincisi, o, hiç kimseye yük olmaz, sıkıntı vermez.
Sordular:
- İkincisi nedir efendim?
- İkincisi de, hep hayırlı işlerle meşgul olur.
|