Balıkesir’de yaşayan Velilerden Muhyiddin-i Rumi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir günkü sohbetinde;
- Bu dünya, ahiretin hayalidir, buyurdu. Bu dünyada ne görüyorsanız, ahiretteki aslının bir sureti, görüntüsüdür. Yani bu dünyada olan her şeyin, ahirette hakikatı var.
Sordular:
- Peki efendim, biz kar ve deniz manzarasını çok seviyoruz. Cennette bunlar da olacak mı?
- Elbette. Hem de hakikisi olacak. Fakat Cennette, böyle şeylere bakmaya vaktimiz olmayacak ki.
- Neden efendim?
- Çünkü orada, bu dediklerinizden çok daha cazip şeyler olacak. Mesela Peygamber efendimizin, Eshab-ı kiramın ve Evliyaların emsalsiz sohbetleri olacak. Düşünün bir kere, Peygamber efendimizin sohbeti varken, başka şeyler hatıra gelir mi?
- Gelmez elbette efendim.
- Şimdi anladınız mı?
- Anladık efendim.
Cennete girebilmek için
Bir gün de talebelerine;
- Ahirette Cennete girip sonsuz saadete kavuşmak için ne lazım, biliyor musunuz? Diye sordu
Cevaben;
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Ahirete imanla gitmek lazım. Ama bu, o kadar kolay değil çocuklar. Çünkü bu dünyada pervasızca günah işlenir, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ehemmiyet verilmezse, son nefeste imanla gitmek çok güç olur.
İmanla ölmek için
Bir gün de;
- Efendim, günah işlemekle iman gider mi? diye sordular bu zata.
Cevap olarak;
- Gitmez ama, küçük günaha devam etmek, büyük günaha sebep olur, buyurdu. Büyük günaha devam da insanı küfre sürükler.
Sordular:
- Peki, çare nedir efendim?
Buyurdu ki:
- Kim imanla ölmek istiyorsa, farzları yapıp haramlardan kaçınsın. Ancak böyle kurtarır imanını.
Namaz kılarken
Bir gün de;
- Efendim, namaz kılarken kalb ne ile meşgul olmalı? Diye sordular.
Cevaben;
- Namazla, buyurdu.
Anlamadılar:
- Namazın nesiyle efendim?
- Farzlarını, vaciblerini, sünnetlerini ve müstehaplarını en mükemmel şekilde yapmayı düşünmekle.
|