Horasan bölgesinde yetişen Velilerden Ebu Bekir-i Ebheri hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün bir dağın eteğinde oturmuş talebesiyle sohbet ediyordu.
Derken namaz vakti geldi.
Abdest almak için yakındaki çeşmeye gittiler.
Ancak çeşme akmıyordu.
Çocuklar heyecanlanıp;
- Hocam ne yapacağız? dediler.
- Telaş etmeyin, buyurdu.
Ve ayağa kalktı.
O çeşmeye doğru dönerek;
- Ey su! Allah’ın izniyle ak! diye nida etti.
O anda çeşme akmaya başladı.
Abdest alıp namazlarını kıldılar.
Duadan sonra talebeler;
- Hocam, akmayan suyu akıttınız! dediler.
- Hâşâ, biz aciz bir kuluz, buyurdu. Şu kâinatta olan her şey, Allahü teâlânın kudretiyle vukua geliyor. Cenâb-ı Hak kuvvet ve fırsat vermedikçe, kullar hiçbir şey yapamazlar.
Ve ilave etti:
- Öyleyse bu suyu akıtan Allahü teâlâdır. Biz sadece dua ettik, talep ettik o kadar.
Cennete gitmek için
Bir gün de genç birisi;
- Efendim, Cennete gitmek isteyen bir kimse ne yapmalıdır? Diye sordu.
Cevaben;
- Doğru vasıtaya binmelidir, buyurdu. Her hangi bir yere gitmek isteyen kimse, o yere giden bir vasıtaya biner, öyle değil mi?
- Gayet tabii efendim.
- Peki, Kâbe’ye gitmek isteyen biri, mesela Türkistan’a giden bir kervana katılırsa, sonunda nereye varır?
- Türkistan’a varır efendim.
- İşte Cennete gitmek isteyenin de Cennete giden bir vasıtaya binmesi gerekir. O vasıta “Ehl-i sünnet vel cemaat”tir ki, doğrudan Cennete giden tek vasıtadır.
|