Bağdat’ta yetişen Velilerden Ebu Cafer Haddad El-Kebir "rahmetullahi aleyh" hazretleri zamanında bir adamın dilinde tutukluk vardı.
Konuşmada güçlük çekiyordu garip.
Bir gece yatmadan önce;
- Ya Rabbi! Bu hastalığımın şifası neyse, o şeyi bana bildir! Diye yalvardı.
Rüyasında bu zatı görüp arzetti hemen:
- Efendim, bende dil tutukluğu var. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
Büyük Veli biraz düşündükten sonra;
- Şöyle şöyle yap, inşallah şifaya kavuşursun! buyurdu.
Adam uyandı.
Ve o tavsiyeyi unutmamak için kaydetti hemen.
Ancak rüya olduğu için, pek ehemmiyet vermedi.
Aradan bir ay kadar geçmişti ki, bu zatın huzuruna gitti bir gün.
Ve arzetti:
- Hocam, benim dilimde biraz tutukluk var. Ne tavsiye edersiniz acaba?
Mübarek manalı manalı gülümsedi:
- Söyledik ya kardeşim.
Adamcağız rüyayı unutmuştu bile:
- Ne zaman söylediniz efendim?
- Bir ay kadar oluyor.
O anda hatırladı:
- Ha rüyada mı efendim?
- Evet. Sen de uyanınca kaydetmiştin ya hani.
- Tamam hocam, şimdi hatırladım.
- İşte o dediklerimi yaparsan, inşallah şifaya kavuşursun.
Adam çok duygulanmıştı.
Mübarek zatın elini öpüp çıktı huzurdan.
O denilenleri yapınca kavuştu şifaya.
Riya ile yapılan ibadetler
Bir gün de;
- Efendim riya ile yapılan ibadete sevap verilir mi? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Hayır, Cenâb-ı Hak ahirette amellerimize bakıp, kendine ait olanları ayıracak. O amelleri kabul edip, bize ait olanı bize bırakacak, buyurdu.
Ve ekledi:
- Sonra da; “Ey kulum! Sen bu amelleri kim için yaptınsa, git ücretini onlardan iste. Benden ne istiyorsun?” buyuracak.
Kalb kırmayın!
Bir gün de talebesiyle sohbet ederken;
- Hiç kimsenin kalbini incitmeyin, buyurdu. Velev ki kâfir bile olsa.
Gençler şaşırdılar.
- Kâfirlerin de mi efendim?
- Elbette, onların da kalbini kırmayacağız.
Arzettiler:
- Ama onlar, Allah’ı inkâr ediyor efendim.
- Olsun. Hiç kimsenin kalbini kırmaya hakkımız yoktur. “Kalb kırmak” haramdır dinimizde.
|