Balıkesir Velilerinden Muhyiddin-i Rumi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün talebeleriyle bir ağaç altında oturuyordu ki, “bir kuş” gelip kondu tam bu zatın önünde.
Ve acı acı ötmeye başladı.
Sanki bir şeyden şikayet ediyordu kendi lisaniyle.
Talebeler bu hale taaccüp ettiler.
Büyük Veli sordu onlara:
- Bu kuş ne diyor, biliyor musunuz?
Gençler büktüler boyunlarını.
- Bilmiyoruz efendim.
Buyurdu ki:
- Bu kuş, bir şeyden korkmuş. Bir tehlike var herhalde. Bizden yardım istiyor. Gidin bakın bakalım, şuralarda ne göreceksiniz?
Talebeler;
- Baş üstüne efendim! deyip dağıldılar etrafa.
Derken bir kuş yuvası gördüler ilerde.
İçinde dört tane de yavru vardı.
Ve “koca bir yılan” dolaşıyordu yuvanın etrafında.
Koşup gördüklerini anlattılar hocalarına.
- Onu öldürün! buyurdu.
Emri yerine getirdiler.
O anda kuş, tatlı tatlı öterek uçup gitti.
Sanki teşekkür ediyordu bu Allah dostuna.
Akıllı insan
Bir gün de;
- Efendim, akıllı insan nasıl anlaşılır? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Dünyaya kıymet vermemesiyle, buyurdu.
En büyük günah
Bir gün de bazı sevdiklerine:
- En büyük günah nedir, biliyor musunuz? Diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- En büyük günah, cenâb-ı Hakkı unutmaktır. Yani Allahü teâlâyı unutarak, gafletle iş yapmaktır ki, böyle işlerin hiç kıymeti yoktur dinimizde.
Sordular:
- Hangi iş kıymetlidir efendim?
- İhlasla yapılan iş kıymetlidir. Mesela oruç tutmak büyük ibadettir, değil mi?
- Evet efendim.
- Ama zayıflamak için tutulursa, on para etmez. Allah için yapılmayan iş, iş değildir.
|