Said bin Cübeyr "rahmetullahi aleyh", Kufe’de yetişen müctehid İmamlardandır.
Çok ibadet yapardı.
Allah korkusundan ağlardı.
Öyle ki, gözyaşları yüzünde iz yapardı.
Bir günkü sohbetinde:
- Günahları, büyük-küçük diye ayırmayın, buyurdu. Günahın küçüğü de “büyük”tür.
Rahibin hidâyeti
Valilerden zulmüyle meşhur Haccac, bir gün adamlarına;
- Said bin Cübeyr’i acele bulup, bana getirin! diye emretti.
Maksadı öldürmekti.
Adamları, arayıp taradılar.
Onu tenha bir yerde, secdede buldular.
Emri bildirip yola koyuldular.
Akşam oldu.
Adamlar geceyi bir kilisede geçirmek istediklerinde;
- Siz girin! dedi. Ben dışarıda sabahlarım.
Kilisenin rahibi ikâz etti:
- Hayır olmaz! Vahşi hayvanlar dışarıda seni parçalar!
Ama o sakindi.
- Ben ömrümde hiç kimseye zarar vermedim. Onlar da bana dokunmazlar, buyurdu.
Saatler ilerledi.
Gece yarısında vahşi hayvanlar sessizce geldi.
Bu zatın etrafında halka olup, oturdular.
Rahip, bu esrarengiz manzarayı görünce, koşup geldi.
Huzurunda imanla şereflendi.
Nihayet onu Haccac’ın huzuruna çıkardılar.
- Öldürün! dedi.
Cellatlar geldiler.
O, bir müddet izin istedi.
Ve ellerini açıp;
- Ey Allah’ım! Benden sonra Haccac’ı kimseye musallat etme. En son öldürdüğü kişi ben olayım! diye dua etti.
Başını vurdular.
Mübarek başı yere düşerken,
etrafta “La ilahe illallah!” sedası yankılandı.
Haccac mı?
O, o günden sonra tuhaf bir hastalığa yakalandı.
Hiç uyuyamıyordu.
- Niçin uyumuyorsun? diyenlere;
- Said beni uyutmuyor ki, derdi. Ne zaman uyuyacak olsam, gelip uyandırıyor.
Çok geçmeden öldü.
Evet, hazret-i Cübeyr’in duası kabul olmuş, Haccac, ondan başkasını öldüremeden, kendisi ölüp gitmişti.
|