Şücaeddin Karamani hazretleri "rahmetullahi aleyh", İkinci Murad Han zamanlarında Edirne’de yaşamış.
Kabri, Edirne’nin Debbağlar mahallesindedir.
Hâl sahibi olsa da, gizlermiş kendisini.
Ancak bir garip hadise, açığa çıkarır Onu.
Şöyle ki;
Sultan İkinci Murad Han, bir gün abdest tazeleyecektir.
Çıkar avluya.
Ancak ayağı kayar birden.
Tam düşecektir ki, biri peydah olur, tutar elinden.
Düşmekten kurtulur.
İyi de, kim tutmuştur kendisini?
Bakınır etrafına, göremez kimseyi.
Çağırır Edirne’nin bütün salih kimselerini.
Bakar tek tek.
Ama göremez aradığı zatı.
İyice artar merakı.
Bu sefer bütün Edirne halkını toplar.
Gelenlere tek tek bakar.
Şücaeddin Efendi halkın arasındadır.
Sultan, bir bakışta onu tanır.
- Sendin! der. Elimden tutan sendin!
Hürmetle alır, götürür sarayına.
- Bir arzunuz var mı? diye sorar ona.
O, bir dergah ister sultandan.
Murad Han;
- Derhal efendim! der.
Ve bir mescidle dergah yaptırır adına.
Namaz çok mühim
Bir gece çok ibadet yapar.
Sabaha yakın uyuyakalır.
Uyandığında, güneş doğmuş, namaz kazaya kalmıştır.
Başlar ağlamaya.
Üzüntüsünden yatağa düşer.
Yakınları ziyaretine gelirler.
- Efendim! derler, neden bu kadar üzülüyorsunuz? Bile bile kazaya bırakmadınız ya.
Sertçe bakar onlara:
- Bilmez misiniz der, İslamiyet, “Namaz” demektir. Bir vakit namazım kazaya kalacağına, bin defa ölmeyi tercih ederim.
|