Anadolu’nun Kula ilçesinde medfun olan Tahir Efendi "rahmetullahi aleyh" devrinde, Müslüman olmayan birisi hastalanmıştı bir gün.
Tabipler çare bulamadılar.
Hastalık gittikçe ağırlaşmıştı.
Ve bir gece, çaresizlikten Tahir Efendiyi düşündü adam.
Kendisi Müslüman değilse de, onun, Allah’a yakın bir zat olduğunu biliyordu.
Onu vesile ederek;
- Ya Rabbi! O zat senin sevgili kulunsa, onun hürmetine bana şifa ver! diye dua etti.
Ellerini yüzüne sürerken çalındı kapısı.
Açtığında Tahir Efendiyi gördü eşikte.
Çok şaşırmıştı.
- Buyurun efendim! dedi. Hoş geldiniz.
Ancak girmedi mübarek zat.
Elinde üç beş tane “Elma” vardı.
Onları adama uzatıp;
- Bunlardan ye. Allah’ın izniyle iyileşirsin dedi.
Ve ayrıldı.
Adam o elmalardan yer yemez iyileşti birden.
Öyle ki, hastalıktan eser kalmadı vücudunda.
Sonrası malum.
“Kelime-i şehadet”i söyleyip Müslüman oldu.
Öyleyse tövbe et!
Bir gün de bu zata bir kimse gelip;
- Efendim, insanlardan hep sıkıntı görüyorum, diye dert yandı.
Tahir Efendi;
- Öyleyse tövbe et, buyurdu.
Adam anlayamadı.
- Neden tövbe edeyim ki hocam?
- Kardeşim, buyurdu. İnsanlardan gelen sıkıntılar, işlenilen günahların neticesidir. Hemen tövbe et!
Adam sordu:
- İnsanlardan iyilik gelirse efendim?
- O da, yapılan iyi amel ve ibadetlerin mükafatıdır, buyurdu. Kime nasib olursa, çok sevinsin.
Namaz, bir ölçektir
Bir gün de;
- Namaz bir ölçektir, buyurdu cemaatine. Kim onu hakkıyla ölçer, yani adabına uyarak kılarsa, büyük ecir ve mükafata kavuşur.
Sordular:
- Ya adabına uygun kılmazsa efendim?
- O zaman hiç sevap alamaz. Sadece borcunu ödemiş olur.
|