Yemen Evliyasından Ahmet bin Ebu Bekir hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir günkü sohbetinde;
- Kardeşlerim, çok alimler tasavvufu tarif etmiş. Bir de ben tarif edeyim mi? diye sordu cemaatine.
- Seviniriz efendim, dediler.
- Tasavvuf, ehemmi mühimme tercih etmektir, buyurdu.
Ve daha açıkladı:
- Yani hangi iş daha mühimse, ona öncelik vermektir.
Sordular:
- Yani; “Tasavvuf, vakti en iyi şekilde değerlendirmektir” diyebilir miyiz efendim?
- Elbette. Yarın amellerimiz Allahü teâlâya arz edildiğinde Hak teâlâ soracak hepimize.
- Ne soracak efendim?
- “Ey kulum, işte amellerin. Sen beğeniyorsan ben de beğeneyim. Ama senin bile beğenmediğin bu amelleri ben nasıl kabul ederim?” buyuracak.
Sonra da o ameller, bir “Paçavra” gibi çarpılacak sahibinin suratına.
Mümin, güler yüzlüdür
Bir gün de;
- Efendim, “Mümin daima güler yüzlü ve neşeli olmalı” buyuruluyor. Öyle değil mi? dediler.
Cevaben;
- Evet doğru, buyurdu.
- Peki bir şeye üzülmüşsek efendim?
- Olsun. Yine de o üzüntümüzü etrafımıza belli etmemeliyiz. Zira müminin neşesi yüzünde, hüznü kalbindedir.
Toprak kimleri çürütmez?
Bir gün de, akrabasından bazı kimselere;
- Helal lokma ile beslenen bedeni toprak çürütmez, buyurdu.
Birkaç gün sonra vefat etti.
Yirmi yıl geçti aradan.
O kabristandan yol geçmesi sebebiyle kabrin nakli gerekiyordu başka yere.
Kabir açıldı.
Mübarek cesedinin taptaze durduğunu görenler, hayret ettiler.
Sanki o gün defnedilmiş gibiydi.
İşte o zaman yirmi sene önceki sözünü hatırladılar ister istemez.
|