Kufe Velilerinden Ebu İshak El-Fezari "rahmetullahi aleyh" hazretlerine bir gün:
- Efendim, amelsiz iyi niyete sevap var mıdır? diye sordular.
Cevabında;
- Evet vardır, buyurdu. Kalbden geçen bir iyi niyet, icra edilmese bile sevap kazandırır. Hatta o iş icra edilseydi, belki daha fazla sevap kazanılmazdı.
- Nasıl olur efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Çünkü o işi yaparken kibir gelebilirdi kalbine. Ama niyette böyle bir tehlike yoktur. Çünkü niyet kalbde olur. Onu da Allahü teâlâdan başka kimse bilemez.
- Peki efendim, amelsiz kötü niyete günah yazılır mı?
- Hayır yazılmaz. O kötü fiili işlerse yazılır ancak. Ama tövbe ederse, o da hemen silinir.
Âgâh olmak nedir?
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, namaz kılarken, her rüknü en iyi şekilde, yani emredildiği gibi yapmayı düşünmek lazımdır ki, bu hale, “Âgâh olmak”, yani “Uyanık olmak” denir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Bir insanın, namazın başından sonuna kadar hep âgâh olması, zor bir iştir. Ama bunun bir yolu var.
- O nedir ki efendim?
- Namazları cemaatle kılmak. Çünkü cemaatten her biri, namazın bir kısmında uyanık olsa, o namaz baştan sona kadar uyanıklık içinde kılınmış sayılır. Cenâb-ı Hak, böyle kılınan namaza, çok sevap verir.
Şöyle bitirdi:
- Birlikte rahmet vardır. Bunun için iki Müslüman bir araya gelince, mutlaka cemaat yapmalıdır. Birlikte olunca, hem oraya rahmet iner, hem de o namazın kabul olma ihtimali fazla olur.
En büyük nimet
Bir gün de cemaatine;
- En büyük nimet nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
Cevaben;
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- En büyük nimet, “doğru yol”u bulmaktır, buyurdu.
- O hangi yol efendim?
- Peygamber efendimiz aleyhisselamın ve eshab-ı kiramın gittiği yol. Bu yola “Ehl-i sünnet yolu”, yahut “Kurtuluş yolu” denir.
|