Anadolu Velilerinden Ethem Baba "rahmetullahi aleyh", bir gün bir hasta ziyaretine gitmişti. Geçmiş olsun dileğinde bulunup sonra kalkmak için izin istedi.
Giderken de;
- Bize dua edin kardeşim, buyurdu.
Adamcağız;
- Efendim bizim duamızdan ne olur ki? diye arzedince;
- Öyle deme, buyurdu. Allahü teâlâ, sıkıntılı halde yapılan duayı kabul eder.
Adam sordu.
- Yani hastanın duası kabul olur mu efendim?
- Elbette, hastalık da bir sıkıntıdır.
- Efendim, hasta olunca üzülüyoruz. Bu, doğru değil mi yoksa?
- Evet. Hastalığa üzülmek doğru değildir. Ama ibadete, mesela namaz kılmaya mani olursa, o zaman üzülmek gerekir tabii.
Sordu yine:
- Efendim, “Hastalık nimettir” diye okumuştum bir kitapta. Gerçekten öyle midir?
- Evet, ama sabretmek şartıyla.
- Öyleyse hastalığı isteyelim mi yani efendim?
- Hayır, hastalık istenmez. Bilakis hasta olmamak için sebeplere yapışacağız. Buna rağmen gelirse, sabredeceğiz.
Bu nasıl oluyor?
Bir gün de bazı sevdikleri bu zata gelip;
- Efendim, Allahü teâlâ bu dünyada Müslümanlara da rızık veriyor, kâfirlere de, öyle değil mi? diye arzettiler.
- Evet, öyledir, buyurdu.
- Müslümanlara da rahatlık, huzur veriyor, kâfirlere de.
- Evet.
- Ama Müslümanlar Allah’ın dostu, kâfirler düşmanı. Bu nasıl oluyor efendim?
Buyurdu ki:
- Allahü teâlâ bu dünyada “dostlar”la “düşmanlar”ı ayırmıyor. Nimetlerini hepsine saçıyor. Ama ahirette öyle olmayacak.
- Ya nasıl olacak efendim?
- Orada dostlarla düşmanları ayıracaklar. Müslümanlara “Sonsuz Cennet nimeti” verilirken, kâfirler “Sonsuz azab”a atılacak.
Ve ilave etti:
- Hem sonra bu dünyada kâfirlere verilen dünyalıklar, “görünüşte nimet”tir. Aslında “musibet” olup, onları adım adım Cehenneme yaklaştırır da haberleri bile olmaz.
|