Şakik-i Belhi hazretleri “rahmetullahi aleyh”.
Büyük alim ve Veli.
Belh şehrinde yaşıyordu.
Kıtlık oldu bir ara.
Bu, büyük dert oldu insanlara.
Suratlar asık, kimse gülmüyordu.
Bir gün, bir köle gördü ki, neşeli ve gülüyor.
Yaklaştı yanına:
- Selamün aleyküm!
- Aleyküm selam!
- Bakıyorum neşelisin.
- Elhamdülillah.
- Herkes kıtlıktan, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun?
Köle cevap verdi:
- Benim efendimin yedi tane köyü var, her ihtiyacımızı efendimiz bol bol sağlıyor.
Şakik-i Belhi hazretleri, kıtlıktan muzdarip talebelerine buyurdu ki:
- Kendimize gelelim! Bir köle efendisinin yedi köyüne güveniyor, kendini emniyet içinde hissediyor. Biz dünyadaki bütün köylerin, şehirlerin sahibi ve her canlının rızkına kefil olan Allahü teâlâya bu nasıl tevekkül ki hâlâ rızk endişesi içindeyiz?
İman et ki kurtulasın
Önceleri, gençlerin reisiydi.
Bir gün mecusilerin tapınağına girdi.
İçerde bir genç, ateşe tapıyordu.
Yaklaşıp sordu:
- Buna niçin tapıyorsun? Allah’a iman et ki, Cehennemde yanmaktan kurtulasın.
Genç kalktı.
Cevap olarak ona bir tokat attı.
Şakik-i Belhi hazretleri çok üzüldü.
Çıkıp gitti.
Çok ağlayıp, tövbe etti.
Aynı gün çıktı Belh’ten.
İlim tahsiline başladı hemen.
Yıllar sonra, büyük bir alim ve Veli olup, döndü evine.
O tapınağa geldi yine.
İçerde yaşlı biri ateşe tapıyordu.
Yaklaşıp ikâz etti onu:
- O puta tapma!
- Peki!
- Müslüman ol!
- Hayhay!
Ve “kelime-i şehadet” getirip Müslüman oldu.
Şakik-i Belhi hazretleri sordu:
- Yıllar önce şöyle bir genç vardı burada. O yaşıyor mu?
- Evet. O benim, dedi.
- Öyle mi? Hatırladın mı beni?
- Evet hatırladım.
. Peki, o zaman niçin iman etmemiştin?
- O zaman sözün tesir etmemişti bana.
- Peki ya şimdi?
- Sözlerin kalbime işledi.
|