Buhara Evliyasından Hace Evliya-yı Kebir hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün;
- Kardeşlerim, bir insan, birinin evine misafir gitse, orada ev sahibine sormadan rahat hareket edebilir mi? diye sordu.
Cevaben;
- Edemez efendim, dediler.
- Evet, çünkü o evde misafirdir, buyurdu. Ev sahibinin hoşlanmayacağı bir harekette bulunmaz. Bu, gayet normaldir. Peki, ya bir “Veli zat”ın evine gitmiş olsa, nasıl olur?
- Daha dikkatli olur efendim.
- Neden? Çünkü bir “Allah adamı”nın evindedir. Daha titiz davranır. Onu incitecek bir şey yapmamak için titrer.
Şöyle devam etti:
- İşte bütün bu kâinat da, Rabbimizin mülküdür. Biz bu alemde misafiriz. Burada, Onun mülkünde yaşıyor, Onun nimetlerini yiyor, Onun kudretiyle yaşıyoruz, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- O halde bir insan Onun mülkünde yaşar, Onun rızkını yer, Onun yarattığı havayı teneffüs eder de, Ondan nasıl gafil olur? Onu nasıl unutur? Bu mümkün mü?
Şöyle devam etti:
- Allahü teâlâyı unutmamak, “gerçek Müslümanlık”tır. Kısmen Müslümanlık olmaz. Camide Müslüman, sokakta değil. Olmaz öyle şey. Müslüman her yerde Müslümandır. Hem insan neyi çok hatırlarsa, ölürken de onu hatırlar.
Sordular:
- Ne tavsiye edersiniz hocam?
- Hep Rabbimizi hatırlayarak yaşayalım ki, ölürken de Onu anarak can verelim. Son nefeste “Allah!” demek isteyen, şimdiden söylemeye başlasın.
Şöyle bitirdi:
- Cenâb-ı Hak hepimize son nefeste “Allah!” diyebilmeyi nasip eylesin.
İmanını kurtaranlar
Bir gün de buyurdu ki:
- Kardeşlerim, önceki asırlarda yaşayan Müslümanlar, “günah işlememek” için gayret ederlerdi. Biz ise, içinde bulunduğumuz bu ahir zamanda “küfre düşmemek” için gayret etmeliyiz.
Ve ekledi:
- Bu devir, “imanını kurtarmak” ve “küfürden kaçınmak” devridir.
|