Harput’un büyük Velilerinden Hacı Tevfik Rıfkı Efendi’ye "rahmetullahi aleyh", bir gün bazı sevdikleri gelip;
- Efendim, müminin alameti nedir? diye sordular.
Cevap olarak;
- Güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır, buyurdu.
Sordular:
- Ya münafığınki efendim?
- Münafıklar, asık suratlı ve çatık kaşlı olurlar.
İmanın bir şartı var
Bir gün de;
- İmanın şartı nelerdir? diye sordu bir genç.
Cevaben;
- İmanın bir tek şartı vardır, buyurdu.
Delikanlı şaşırdı:
- İmanın şartı altı değil mi efendim?
- O altı şart inanılacak şeylerdir oğlum. İmanın esas şartı birdir. O da, “Hubb-u fillah” ve “Buğd-u fillah”tır. Bu şart olmadıkça, o altı şeye inansa da iman etmiş olmaz.
Ve ilave etti:
- Bir mümini, mümin olduğu için sevmeyen, bir kâfiri de kâfir olduğu için seven kimsenin imanı yoktur.
İşin temeli kalbdir
Bir gün de;
- Kardeşlerim, Cenâb-ı Hak bizleri, her şeyden yüz çevirip, kendisine dönmemizi nasip eylesin, buyurdu. Biliniz ki, işin temeli kalbdir, gönüldür. Bu gönül, Allah’tan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir. Bir işe yaramaz.
Niyet güzel olmadıkça
Şöyle devam etti:
- Niyet güzel ve halis olmadıkça, yapılan hayır ve ibadetlerin hiç faydası olmaz. Her şey Allah için olmalıdır.
Sordular:
- Allah için olmalı ne demek efendim?
Buyurdu ki:
- Yani ameller, “O emrettiği için, O beğendiği için” yapılmalıdır. “İnsanlar beğensin” diye yapılırsa on para etmez. Ahirette suratına çarpılır o insanın.
Sordular yine:
- Gerçek Müslüman nasıl olur efendim?
- Gerçek Müslüman, her ne iş yaparsa “Allah için” yapar. İnsanların beğenip beğenmediğini düşünmez. Onun işi, yalnız “Allah” iledir çünkü. Allahü teâlâ beğendi mi, tamamdır. Başkaları ilgilendirmez onu.
|