İstanbul’da medfun bulunan büyük Velilerden Hakim Çelebi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir günkü sohbetinde;
- Müslüman, her işinde Allahü teâlâya tevekkül eder, buyurdu.
Dinleyenler;
- Tevekkül nedir efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Tevekkül, çalışmadan yatıp beklemek değildir, buyurdu. Tevekkül, sebebine yapışıp, fakat o sebebin tesirini Allahü teâlâdan beklemektir.
Sordular:
- Yani çalışmadan dua edilmez mi efendim?
- Hayır. Bu, neye benzer biliyor musunuz?
- Neye benzer hocam?
- Namaz kılmadan, “Ya Rabbi günahlarımı affet” demeye benzer ki, kabul olmaz tabii.
- Neden efendim?
- Çünkü namaz kılmayanın duası kabul olmaz kardeşlerim.
Bizim ilk mürşidimiz
Bir gün de gençten biri, bu zata gelerek anne babasından şikayette bulundu.
Büyük Veli, ona şefkatle bakıp;
- Evladım, hazret-i Ali ne buyuruyor, biliyor musun? diye sordu.
Genç adam;
- Bilmiyorum efendim, dedi. Ne buyuruyor?
- O Allah’ın aslanı, ilim şehrinin kapısı olan büyük sahabi “radıyallahü teâlâ anh”; “Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum” buyuruyor.
Ve sordu kendisine:
- Annen baban sana hiçbir şey öğretmediler mi evladım?
- Öğrettiler tabii efendim.
- Hem de kaç bir kelime öğrettiler değil mi? Bizim ilk mürşidimiz annelerimiz ve babalarımızdır oğlum.
Şöyle devam etti:
- Ninni söylerken, annelerimiz “Allah” demeyi öğretmişti bize, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- Masal anlatılırken, “Peygamber efendimiz”i anlatırdı babalarımız.
- Doğru hocam.
- Öyleyse onların kulu kölesi olmamız gerekmez mi oğlum?
Delikanlı mahcup olmuştu.
- Haklısınız efendim, dedi.
Ve elini öpüp ayrıldı huzurundan.
Bir daha da üzmedi onları.
|