İstanbul Evliyasından Hüsameddin Nakşi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir günkü sohbetinde;
- Bu dünya “imtihan yeri”dir, buyurdu. Görünüşü tatlı ise de, aslı acıdır. Su gibi görünen bir serap, şeker kaplanmış zehirdir. Kendisini sevenlere en kötü şeyleri yapar.
Şöyle devam etti:
- Ona tutulan akılsızdır. Görünüşüne aldanan, sonsuz felakete düşer. Hadis-i şerifte; “Dünya ile ahiret birbirine zıttır. Birini razı edersen, öteki gücenir” buyuruldu.
Sordular:
- Peki efendim, bu kadar kötülediğiniz dünya nedir? Yani dünya denince neyi anlayacağız?
- Dünya, haram ve mekruhlardır buyurdu.
Sordular yine:
- Peki, ahiret için kazanılan ve Allah için sarf edilen dünyalıklar da dünyadan sayılır mı efendim?
- Hayır. Onlar dünya değil, ahiretten sayılırlar.
En kıymetli sermaye
Bir gün de, nasihat isteyen bir gence;
- Evladım, senin en kıymetli sermayen ömründür, buyurdu. Bu en kıymetli sermayeyi, en kıymetli şeyleri yaparak değerlendir.
Delikanlı sordu:
- Nasıl değerlendireyim efendim?
- İslamiyet’e uyarak, buyurdu. Ahirette hesap var çünkü. O gün gelmeden önce, kendini hesaba çek. Boş vakit geçirme, geçen zaman geri gelmez. Yarına çıkacağımız ise hiç belli değil.
Genç adam;
- Ama efendim ben henüz gencim, dedi.
Ecel, genç ihtiyar tanır mı?
Buyurdu ki:
- Evet gençsin. Ama ecel, genç ihtiyar tanıyor mu ki evladım? Unutma, genç iken ölenlerin sayısı, yaşlanıp da ölenlerden daha fazladır.
Ve nasihat etti:
- Öyleyse önce İslamiyet’i öğren evladım. Dinini öğrenmek, kadın erkek her Müslümana “Farz”dır ve bilmeden Müslümanlık olmaz.
Ve ekledi:
- Sonra bu öğrendiklerinle amel et. Ama hemen başla. Bırakma yarına.
- O kadar acil mi efendim?
- Elbette. Çünkü ölüm ani gelir evladım. Ayrıca “Sonra yaparım” diyenlerin hepsi pişman olmuşlardır.
|