Konya Velilerinden Ladikli Hacı Ahmet Efendi’ye "rahmetullahi aleyh", bir gün bazı sevdikleri;
- Zikir nedir efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Zikir, eline tesbihi alıp, sadece “Allah Allah...” demek değildir, buyurdu.
- Ya nedir efendim? dediler.
- Zikir, her an, her saat “Allahü teâlâyı hatırlamak”tır, buyurdu.
Ve izah etti:
- Yani insan, her işinde Rabbimizin emir ve yasaklarını düşünür, hep Onun emirlerine göre hareket etmeye çalışırsa, her an Rabbini zikretmiş sayılır.
Kalb, ruh, nefis
Bir gün de bazı tanıdıkları;
- Efendim, bize kalb, ruh, nefs ve akıl hakkında bilgi verir misiniz, dediler.
Cevaben;
- Kalb, “akıl” ile “nefs”in iktidar mücadelesi yaptığı bir savaş alanıdır, buyurdu. Bu savaşı hangisi kazanırsa, kalbin, dolayısıyla bütün vücudun hakimi o olur.
Ve ekledi:
- Akıl kazanırsa, ruh nefsin esaretinden kurtulup Allahü teâlânın rızasına kavuşur.
Sordular:
- Ya nefs kazanırsa efendim?
- O zaman kalbe, dolayısıyla bütün bedene nefs hakim olur. Bu da, o insanın felaketi demektir.
Sabredebilirsen...
Bir gün de biri gelip fakirliğinden şikayet etti.
Mübarek zat, ona gıbta ile bakıp;
- Sabredebilirsen ne mutlu sana, buyurdu.
Adam çok şaşırdı:
- Bana mı ne mutlu efendim?
- Evet, sana.
- Neden efendim?
- Şunun için ki, fakir olup da Allahü teâlânın taksimine razı olarak sabreden ve şikayette bulunmayan mümine, yediği her lokma için Cennette “bir köşk” verilecektir.
Dua almaya çalış!
Bir gün de nasihat isteyen bir gence;
- Evladım, mümin kardeşlerinin duasını almaya çalış! buyurdu.
Delikanlı sordu:
- Dua almak bu kadar mühim mi efendim?
- Elbette, buyurdu. Ahirette kurtuluşun, belki de bir garibin duasındadır. Bu ihtimali sakın unutma!
|