İstanbul Evliyasından Fethi Ali Efendi “rahmetullahi aleyh”, bir sohbette;
- Kardeşlerim, Allahü teâlâ bir kuluna bir nimet verdiyse, bu nimeti o kulunun üstünde görmek ister, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela bir Müslümana zenginlik verdiyse, o kimse imkanı nispetinde güzel yemekler yemeli, güzel elbiseler giymeli, güzel yerlerde oturmalı, fakirleri de gözetmelidir.
Şöyle bitirdi:
- Bununla beraber “ölüm”ü ve “ahiret”i bir an olsun unutmamalıdır.
İbadeti bilerek yapın!
Bir gün de;
- Şartlarını bilerek yapılan az ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir, buyurdu. Onun için her gün dinimizden bir şeyler öğrenmelidir.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte; “İlim yolunda ölen kişi, kabre cahil girer, alim olarak çıkar” buyuruldu.
Ve izah etti:
- Yani her gün, dinden bir şeyler öğrenen, mesela bir iki sayfa ilmihal okuyan kimse, ilim yolunda sayılır. Ölürse, “cahil” olarak kabre girse bile, kıyamette “alim” olarak kalkar mezarından.
Hanımınızı üzmeyin!
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Efendim, kendi hanımını üzmek de kul hakkına girer mi? diye sordular.
Cevabında;
- Elbette, buyurdu. Hem de en büyük kul hakkına girer. Ailesinin hak ve hukukuna riayet edemeyecek olan, evlenmesin. Çünkü evlenirse, kul hakkından kurtulamaz ahirette.
Ve ilave etti:
- Çünkü kadın esir değildir, köle değildir, hizmetçi hiç değildir. Eski büyükler, hanımından su bile istemez, kalkıp kendileri içerlermiş.
- Neden efendim? Dediler.
- “Kul hakkı”ndan korktukları için, buyurdu. Eshab-ı kiram da böyle yaparlarmış. Deve üzerinde iken kırbaçları yere düşse, inip kendileri alır, başkasından istemezlermiş.
|