İstanbul Evliyasından Murad Efendi “rahmetullahi aleyh“, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, İslamiyet’in hükümleri, "Su" gibi, "Şifalı ilaç" gibi herkese fayda verir, buyurdu.
Ve sordu onlara:
- Faydalı bir ilacı içen, şifaya kavuşur mu?
- Biiznillah kavuşur efendim.
- Su içen, suya kanar mı?
- Elbette efendim.
- Peki bu kimseler Müslümanmış, kâfirmiş, fark eder mi?
- Etmez tabii hocam.
- İşte dinimizin hükümleri de böyledir kardeşlerim. Tatbik eden, fayda görür.
Ve misal verdi:
- Mesela bir kâfir de kumar oynamaz, içki içmez ve dedikodu yapmazsa, bu dünyada rahat eder. Ama ahirette faydasını göremezler.
- Peki ya Müslümanlar hocam?
- Müslümanlar, hem dünyada faydasını görürler, hem de ahirette.
Mümin, mümine aşıktır
Sohbetin devamında;
- Mümin, mümine aşıktır, buyurdu.
Oradakiler;
- Nesine aşıktır efendim? dediler.
- İmanına aşıktır. Yakub aleyhisselam, oğlu Yusuf aleyhisselama aşıktı mesela. Ama o, oğlunun Cennet güzelliğine aşıktı. Kimsenin göremediği bu güzelliği o görmüş ve onun firakından, ağlaya ağlaya gözleri kör olmuştu.
Güzel olan, "İman"dır
Son olarak;
- Müminin mümini sevmesi, kara kaşı, kara gözü için değildir, buyurdu. Onun "İman"ı içindir. Bu, kalbin ve ruhun sevgisidir.
Ve ekledi:
- Bir de "göze kaşa" olan sevgi vardır ki, bununla ilgisi yoktur.
- O, neyin sevgisidir efendim?
- Onu seven, nefstir. Sevilen de, sevdiğinin nefsani tarafıdır. Yani onu şehvani hislerle sever. Ama bu sevgi, onu elde edinceye kadardır. Ele geçirdi mi, biter.
Şöyle bağladı:
- Büyüklerimiz, bu gibi sevgileri; "Şeker kaplanmış zehir"e benzetiyorlar.
|