Edirne toprağını nurlandıran büyüklerden biri de Şekmeti Mehmet Efendi’dir “rahmetullahi aleyh“.
Bir gün sorarlar bu zata:
- Falan kimse su üstünde yürüyormuş. Ne dersiniz?
Cevap olarak;
- Hiç kıymeti yok, buyurur. Ördek de yüzüyor suda, kurbağa da. Asıl hüner, İslamiyet’e göre yaşamaktır.
Ve ilave eder:
- Bir küçük günahı terk etmek, su üstünde yürümekten de kıymetlidir, havada uçmaktan da.
Ne yapacaksın o kuşu?
Bir yıl, bir grup talebesiyle hacca gider bu zat.
Yolda küçük bir kızcağız görür.
Üstü başı yırtık, perişan vaziyette.
Çok fakir olduğu bellidir halinden.
Yol kenarında ölmüş bir kuş görür yavrucak.
Eğilir alır. Belli ki rızık yapacaktır.
Yaklaşır mübarek zat;
- Evladım! der, ne yapacaksın o kuşu?
Kız utanır, sıkılır.
Söylemek istemez niyetini.
Israr edince mecbur kalır söylemeye.
- Efendim! der, biz iki kardeşiz. Bir de annemiz var. Üç gündür açız üçümüz de. Babamız vefat etti. Hiç bir gelirimiz de yoktur.
Gözleri yaşarır mübarek zatın.
Döner yanındakilere;
- Geri dönüyoruz! buyurur, nasılsa nafile hacca gidiyorduk.
Yol parasını verir kızcağıza.
- Al yavrum! buyurur, bu parayı annene götür. Bir müddet bununla geçinirsiniz.
Talebesine döner;
- Evlatlarım! der, onlar bu halde iken, bizim hacca gitmemiz uygun olmaz. Onları sevindirmek, nafile hacdan daha sevaptır. Unutmayın, merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
O, beni görüyor
Bir de şu menkıbesi anlatılıyor:
Bu zat, bir kış günü Edirne pazarında dolaşırken, birinin hizmetçisini görür.
Sırtında tek bir gömleği vardır zavallının.
Titremektedir soğuktan.
Usulca yaklaşır yanına,
- Evlat! Efendine söyle de, sana bir palto alsın! der.
Hizmetçinin cevabı şaşırtır mübarek zatı:
- Lüzum yok. O beni, benden iyi biliyor. Hem görüyor bu halimi.
Mehmet Efendi fevkalade duygulanır.
Öyle ki, bayılıp yere düşer bu sözün tesirinden.
Ayıldığında;
- Ey insanlar! Allahü teâlâya tevekkül etmeyi, o hizmetçiden öğreniniz! buyurur.
|