Ahmet bin İbrahim el Vasıti hazretleri "rahmetullahi aleyh", Vasıt şehrinde doğdu.
1311 de Şam’da vefat etti.
Bu zat, deniz yolculuğuna çıktı bir gün.
Ancak büyük bir fırtına koptu denizde.
Gemi başladı sallanmaya.
Dalgalar büyüdü ve gemi parçalanmak üzereydi ki, açtı ellerini ve;
- Ya Rabbi! Sevdiğin kulların hürmetine dindir bu fırtınayı! diye yalvardı.
Ellerini yüzüne sürerken dindi fırtına.
Sütliman oldu deniz.
Yolcular sevinçle sordular bu zata.
- Nasıl dua ettin ki, fırtına durdu birden?
- Araya vesile koyarak dua ettim, buyurdu. Yani, "Ya Rabbi! Sevdiğin kullar hürmetine..." diyerek yalvardım.
- Onun için mi kabul oldu dua?
- Evet. Cenâb-ı Hakkın öyle mübarek kulları vardır ki, onların hürmetine edilen duaları geri çevirmez.
Allah kulunu severse…
Bir gün de sohbetinde;
- Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki nimet verir, buyurdu.
Birincisi, ona sevdiği bir kulunu tanıtır.
Sordular:
- Sevdiği kuldan murat nedir hocam?
- Hakiki bir “İslam alimi” veya gönül ehli bir “Allah adamı”. Böyle bir zatı tanımak, nimetlerin en büyüğüdür.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü iki cihan saadetine kavuşmak, böyle bir zatı tanımak ve onu sevmekle olur, buyurdu.
- Peki, ikinci nimet nedir hocam?
- İkincisi, ona hayırlı bir iş nasip eder. Daha çok severse, derd-ü bela verir.
Şaşırdılar:
- Sevdiğine mi dert bela verir efendim?
- Evet. Derd-ü bela, Allahü teâlânın kemendidir. Sevdiklerini, onunla kendine çeker.
Müslüman nasıl olur
Bir gün de;
- Müslüman nasıl olur? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- Herkese güler yüzlü, tatlı dilli olur, buyurdu.
Sordular.
- Farzları yapıp haramlardan kaçması da gerekmez mi hocam?
- Elbette. Ama bunlar, her Müslümanın asli vazifesidir zaten. Tabii ki yapacaktır.
|