Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış gazi dervişlerden Gül Baba "rahmetullahi aleyh", bir gün cemaatine;
- Kardeşlerim, “Ehl-i sünnet” demek, muhabbet demektir, sevgi demektir, buyurdu. Birbirlerini sevmeyenler ehl-i sünnet olamazlar.
Dinleyenler;
- Nasıl sevmeliyiz efendim? dediler.
- Eshab-ı kiram Peygamber efendimiz aleyhisselamı nasıl sevdilerse öyle, buyurdu.
Ve şöyle devam etti:
- Eshab-ı kiramın çok üstünlükleri, çok meziyetleri vardı. Hepsi de çok kıymetli insanlardı. Ama bir ortak meziyetleri var ki, cenâb-ı Hak Kur’an-ı kerimde onları o hasletleriyle methediyor.
Sordular:
- O nedir efendim?
- Sevgi ve muhabbet. Âyet-i kerimede Eshab-ı kiramdan bahsederken; "Onlar birbirlerini çok severler" buyuruluyor.
Şöyle bitirdi:
- “Ehl-i sünnet” Müslümanların vasfı da, birbirlerini çok sevmeleridir.
Cennetin sekiz anahtarı
Bir gün de;
- Kardeşlerim, “beş vakit namaz”ını kılan kimse Cennete girer, buyurdu. Çünkü sekiz adet Cennet var. Bu sekiz Cennetin sekiz de anahtarı var. Bunlar nelerdir biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki.
- Birinci anahtar "İman", ikincisi "Besmele-i şerife", kalan altısı ise "Fatiha suresi"nin altı âyetidir.
Şöyle devam etti:
- Bir Müslüman namaza durunca, sekiz Cennetin kapıları açılır ona. Cennet hurileri o Müslümanı seyre başlar. Ne güzel şey değil mi?
- Evet efendim.
- Öyleyse dua edelim de, cenâb-ı Hak bizim ruhumuzu namaz kılarken alsın.
Acaba Rabbim razı mı?
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, Allah için konuşan, Allah için dinleyen, Allah için çalışanın mükafatını, Allahü teâlâ verir, buyurdu. Müslüman, her işini yaparken; "Acaba Rabbim bundan razı mı, değil mi?" diye sormalı. Razıysa yapmalı, yoksa vazgeçmelidir. Halis kul böyle olur.
|