Pir Ali Efendi "rahmetullahi aleyh", Balıkesir toprağını şereflendiren bir Allah dostu.
Bir gün gençlerle sohbetinde;
- Mim’li konuşmak nefsanidir, buyurdu.
Ve izah etti bunu:
- Yani hiçbir hususta "Ben yaptı(m), ben etti(m)" demeyin. Hatta dine hizmet etseniz bile. Çünkü cenâb-ı Hak, kendi dinini kendisi yayıyor. Sizi de bu şerefli hizmete vesile kılmış. Bu hizmetle şerefleniyorsunuz.
Ve ekledi:
- Bunun için çok sevinip şükredin ki, elinizden çıkmasın. Zira bu, herkese nasip olmayan bir nimettir.
Delikanlı sordu tekrar:
- Hocam, büyüklerden istifade etmenin şartı nedir?
Buyurdu ki:
- Bir “Allah adamı”ndan istifade edebilmek için, verenin “olgun”, alanın “uygun” olması lazımdır. Veren olgun olduğuna göre, alanın uygun hale gelmesi gerekir.
Sordu yine:
- Bunun için ne yapmalıyız efendim?
- Haram işlememeli, kalb kırmamalı, kendini beğenmemelidir. Her işini ihlasla yapıp, insanlardan bir şey beklememelidir.
Ve ilave etti:
- Yaptığı iyi ameller için insanların takdirini bekleyenler, çarşıya alışverişe giden şu insana benzer ki, para kesesini açtığında, içinin çakıl taşı ile dolu olduğunu görür. Geçmez tabii.
Şöyle devam etti:
- Velhasıl ihlas, niyetin halis ve temiz olmasıdır evladım. Yani halis niyetine dünyalık bir menfaat karıştırmamaktır. Mesela bir bardak temiz suya, bir damlacık idrar damlasa, o su içilir mi?
Genç yüzünü buruşturdu.
- İçilmez tabii efendim
- Neden içilmez?
- Çünkü o su pis olmuştur artık.
Buyurdu ki:
- İşte halis niyete de bir ufacık dünya menfaati karışırsa, bir şeye yaramaz. Çünkü o niyet pis olmuştur artık.
Bir kalbde iki sevgi
Talebeden biri de;
- Hocam, geçen sohbette; "Bir kalbde iki sevgi olmaz" buyurmuştunuz. Bunu açıklar mısınız, dedi.
Cevabında;
- “Allah sevgisi”yle, “Nefsin sevgisi” birbirlerine zıttır, buyurdu. İnsan kendini severse, Rabbini sevemez. Rabbini severse, kendini sevemez. Bir kalbde bu iki sevgi birlikte bulunamaz. Ya kendi sevgisi vardır, ya Allah sevgisi.
Ve ekledi:
- Kendini beğenmemek, Allahü teâlânın büyük ihsanıdır ki, bu hale kavuşan, “Allah sevgisi”ne kavuşmuş demektir.
|