Kılavuz Dede "rahmetullahi aleyh", bir gün sevdiklerine buyurdu ki:
- İnsan, ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okuyunca kalbine feyz akar. Feyz, nur demektir. Yani kalbi temizlenir. İbadetlerden zevk almaya başlar. Haramlar çirkin gelir.
Şöyle devam etti:
- “Ehl-i sünnet alimleri”nin kitaplarını okuyanın kalbinde, Müslümanlara karşı kötü düşünce varsa, onlar şefkat ve merhamete dönüşür. Kin ve hasetten kurtulup, halis kul olur.
Sordular:
- Halis mümin nasıl olur?
Buyurdu ki:
- Halis mümin, güzel ve tatlı sözlerle din kardeşlerine emr-i maruf yapar. Allahü teâlânın rızasını kazanmak için çırpınır. Günahlardan kaçıp, ibadetlere sarılır. İslamiyet’e tam uyabilmek için kılı kırk yarar.
Şöyle bitirdi:
- Halis mümin, günahından ötürü Allah’a karşı daima mahcup ve boynu büküktür. Her türlü ihtiyacını Ona arzeder. Onun azabından yine Onun merhametine sığınır.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte; "Mümin, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyen kimsedir" buyuruldu.
Hakiki tövbe
Bir gün de sordular:
- Hakiki tövbe nedir?
Buyurdu ki:
- “Tövbe”, bir günahı işledikten sonra, pişman olup o günahı terk etmek ve bir daha yapmamaya kuvvetli karar vermektir.
- Dünyalık bir sebeple pişman olursa?
- O zaman tövbe olmaz.
- Tövbe edince, günahlar muhakkak affolur mu?
- Elbette. Şartlarına uyularak tövbe edilince, küfür ve günahlar muhakkak affolur. Bu hususta şüphe etmek caiz olmaz. Çünkü cenâb-ı Hak, tövbe eden kulunu af edeceğini vaad etmiştir. O, vaadinden dönmez.
|