Bir gün, Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri ”rahmetullahi aleyh“, Padişahın davetiyle saraya gider.
Oturup sohbet ederler.
Az sonra abdest tazelemek ister mübarek veli.
Padişah;
- Baş üstüne efendim! der. Kalkıp ibrikle su döker.
Sultanın annesi de, kafes arkasında elinde havlu beklemektedir.
Abdest bitince arz edecektir.
Bu arada gönlünden;
"Ne büyük Veli. Bir kerametini görsem" diye geçer.
Abdest biter.
Büyük Veli kurulanırken;
- Hayret, diye mırıldanır.
Padişah meraklanır.
- Hayırdır hocam.
- "Bazısı keramet görmek istiyor", buyurur. "Halbuki Padişah eğilmiş, elimize su döküyor. Annesi, havlu tutmak için ayakta bekliyor. Bundan büyük keramet mi olur?"
Öleceklerini bilsinler
Sohbete devam ederler.
Padişah:
- Efendim, der. Abdülkadir Geylani hazretleri “rahmetullahi aleyh“, kendi talebelerine kıyamet günü şefaat edecekmiş, bu haber doğru mudur?
- Doğrudur, buyurur.
- Peki, zat-ı alinizin de bu hususta bir vaadi var mıdır acaba?
O zaman büyük Veli el kaldırır.
"Ya Rabbi!" diye yalvarır. "Kıyamete kadar bize tâbi olanlar ve ömründe bir kere türbemize gelip bir Fatiha okuyanlar, denizde boğulmasınlar, fakirlik görmesinler, ahirete imanla gitsinler, öleceği günü bilsin ve haber versinler".
|