Harput’un büyük Velilerinden Ömer Naimi Efendi’ye ”rahmetullahi aleyh“, bir gün genç bir talebesi gelip;
- Hocam, iman nedir? diye sordu.
Cevabında;
- İman, dinden olduğu sözbirliği ile bildirilmiş olan şeylere, kalb ile inanmaya ve dil ile de bu imanını söylemeye denir, buyurdu.
Tekrar sordu:
- İman edilecek şeyler nelerdir efendim?
- Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, kitaplarına, Peygamberlere, Meleklere ve ahiret gününe inanmaktır.
- Başka hocam?
- Ahirette Haşra, Neşre, Cennette ebedi nimetlere, Cehennemde ebedi azablara, göklerin yarılmasına, yıldızların dağılmasına, arzın parça parça olmasına inanmak da imandandır.
- Daha var mı efendim?
- Evet. Beş vakit namazın farz olduğuna ve bu namazların rekatlarının adetlerine, zekat vermenin farz olduğuna, Ramazanda her gün oruç tutmanın ve gücü yetene, hac etmenin farz olduğuna inanmak da imandandır.
Şöyle bitirdi:
- Ayrıca şarap içmenin, domuz eti yemenin, haksız yere adam öldürmenin, anaya babaya karşı gelmenin, hırsızlık ve zina etmenin, yetim malı yemenin, faiz alıp vermenin ve kumar oynamanın haram olduklarına da iman etmek lazımdır.
İman gider mi?
Delikanlı sordu yine:
- Günah işlemekle iman gider mi efendim?
- Hayır.
- Büyük günah işlese de mi?
- Evet. büyük günah işlese de imanı gitmez.
- İman nasıl gider hocam?
- Harama helal, helale de haram diyenin imanı gider. Ama tövbe ederse muhakkak affolur.
Şöyle devam etti:
- "Ben elbette müminim" demeli ve imanlı olduğunu söylemelidir. Müminim derken, inşallah dememelidir ki, bundan şüphe manası çıkabilir.
- Son nefes için inşallah denmez mi efendim?
- Denebilir. Ama dememek daha iyidir evladım.
|