Hindistan’ın meşhur Velilerinden Rükneddin-i Çeşti hazretleri ”rahmetullahi aleyh“, bir gün birkaç sevdiğiyle sohbet ederken;
- Dünyadaki bütün insanlar mesut olmak, saadete kavuşmak ister. Fakat buna kavuşan pek azdır, buyurdu.
Sordular:
- Neden böyledir efendim?
Buyurdu ki:
- Çünkü saadetin ne olduğu, nelerden ibaret olduğu bilinmiyor. Asıl iş, saadetin ne olduğunu bilmektedir.
Sordular yine:
- Saadet nedir hocam?
- Saadet, yalnız dünya saadetinden ibaret değildir. Aksine, asıl saadet “ahiret saadeti”ni elde etmektir.
- Ahiret saadeti nasıl elde edilir efendim?
- “Ahiret saadeti” için Allahü teâlânın emirlerine, yani Kur’an-ı kerime ve Peygamber efendimizin sözlerine itaat etmek lazımdır. Allahü teâlânın emirleri arasında, öldükten sonra tekrar dirilmek, yani ahirete inanmak da vardır ki, Cenâb-ı Hak, ahiretin sonsuz olduğunu bize bildiriyor.
Dünya hayatı geçicidir
Ve ekledi:
- Dünya hayatı ise, sayılı günlerden ibarettir. O halde, saadet iki başlı demektir. Biri ahiret saadeti, öteki dünya saadeti.
Ve sordu onlara:
- Bu ikisinden hangisi önemlidir sizce?
- Elbette ahiret saadeti efendim.
- Evet. Bunu akıl ve izan sahibi insanlar kolaylıkla anlayabilir. Aklımız ve izanımız, ahiret hayatının, dünya hayatı ile mukayese edilemeyecek kadar önemli olduğunu bize gösterir.
Şöyle devam etti:
- Ama buna rağmen, insanların dünya için gösterdikleri gayretin onda birini bile ahiret için göstermedikleri meydandadır. Bunun akıbetinin ne kadar acı ve korkunç olduğuna acaba inanmıyorlar mı? Böyle ise kurtuluş ümidi yok demektir.
Sordular:
- Ya inanıyorlarsa hocam?
- İnanıyorlarsa, o zaman Allahü teâlânın emirlerini yapmamak nasıl bir gaflet ve nasıl bir dalalettir? Cenâb-ı Hak, hepimize akıl ve insaf versin.
Allah kulunu severse…
Bir gün de şöyle sordular:
- Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alameti nedir efendim?
Buyurdu ki:
- Bir insan Allahü teâlâyı ve Onun dostlarını sever, buna mukabil kendi nefsinden soğuyup tiksinmeye ve nefret etmeye başlarsa, işte bu hâl, Allahü teâlânın o kulu sevdiğinin işaretidir.
|