Seyyid Abdülhakim Efendi “kuddise sirruh”, bir gün Bayezid camiinde vaaz ediyordu.
Hac mevsimiydi.
Kâbeyi, Minayı, Arafatı, anlatıyor,
cemaat zevkle dinliyordu.
Bir ara;
- Şimdi yüzbinlerce Müslüman, mübarek beldelerde. Öyle zannediyorum ki, siz de oralarda olmak isterdiniz.
Cemaat,
“Elbette” manasında ona baktılar.
Buyurdu ki:
- Yumun gözlerinizi! Oralarda düşünün kendinizi!
Yumdular.
O anda, hepsi o mübarek yerlerde oldular.
Kimi, say yapıyor,
kimi vakfeye duruyor,
kimi Beytullahı tavaf ediyor,
kimisi de, Minada şeytan taşlıyordu.
Bütün vazifeleri bitirince;
- Açın gözlerinizi! diye bir ses duydular.
Açıp gördüler ki, Bayezid camiinde oturuyorlar.
Büyüyünce ne olacaksın?
Abdülhakim Efendinin bir torunu vardı.
“Behik Bey”.
Çocukken sordu ona bir gün:
- Büyüyünce ne olacaksın?
- Kaptan olmayı çok istiyorum dedeciğim.
Buyurdu ki:
- Sen, iyi muhasebeci olursun. Erkek, akşam olunca erken eve gelmeli.
Yıllar geçti o günden.
Behik bey, muhasebeci olmuştu hakikaten.
Piyango bileti aldı ama…
Bu mübarek zatı sevenlerden Hüseyin Efendi anlatıyor:
Fakirdim.
Dostların yardımıyla geçinirdim.
Kış gelmiş, odun alacak parayı tedarik edemiyordum.
Bir gün, bir Piyango bileti alıp gizlice cüzdanıma sakladım.
Ve kendi kendime;
“Ya Rabbi! Söz veriyorum. Bu parayla yalnız odun alacağım. Başka şeye harcamayacağım” dedim.
Ve bilet cebimde, Efendi hazretlerine gittim.
Beni görür görmez;
- Hüseyin Efendi! Piyango biletiyle, odun almak bile caiz değildir, buyurdu.
Çıkınca, yırtıp attım.
Bir daha da Ondan gizli bir şey yapmadım.
|