Ali Faki isminde bir vaiz vardı ki, Emir Sultan hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” talebesiydi.
Bu zat, bir gün kitaplarda bir hadis gördü.
Fakat doğruluğuna itimat edemedi.
Kendi kendine;
“Emir Sultan hazretlerine gideyim. Hadis midir, değil mi, öğreneyim” diye düşündü.
Ve bu fikirle geldi huzura.
Tam soracaktı ki, Emir Sultan hazretleri;
- O hadis sahihtir, buyurdu.
Ve o hadisle ilgili olarak şunu anlattı:
Bir gün kâfirler, ceddim Resulullah aleyhisselama gelip dediler ki:
- Eğer hak Peygambersen, senin bir işaretinle şu Hacer-ül esvedin içinden bir yiğit çıksın.
Ve ilave ettiler:
- Sarışın, güzel yüzlü ve güzel elbiseli olsun, hem de güzel konuşsun.
O gece Cebrail aleyhisselam Resulullah efendimize gelerek;
- Ya Resulallah! dedi. Hak teâlâ sana selam eder ve buyurur ki: "Habibim üzülmesin. Celalim hakkı için O dua eder etmez, biz o genci o taştan çıkarırız".
Ve o sabah…
Kâfirler, Beytullah’a toplandılar.
Resulullah efendimiz aleyhisselam taşa işaret buyurunca taş iki parça oldu.
Ve içinden bir genç çıktı.
Güzel ve şirin.
Temiz elbiseli, hem de sarışın.
Bazısı bunu görüp, inandı.
Bazısı ise "Sihir" deyip dalalette kaldı.
Efendimiz aleyhisselam Eshaba dönüp;
- Ey eshabım, bu gencin üç günlük ömrü vardır, buyurdular. Onu, bir kız ile evlendirin ki, ondan yüksek bir zürriyet kalsın geriye.
Evlendirdiler.
Üç gün geçti aradan.
Lakin ölüm haberi gelmedi.
Eshab-ı kiram;
- Ya Resulullah! Dediler, öyle buyurmuştunuz, o gencin ölmesini bekliyorduk. Ama ölmemiş, yaşıyormuş.
Buyurdu ki:
- O, vahiy değildi. Cebrail’den öğrenmiştim o haberi.
O anda Cibril geldi Resule.
Dedi ki:
- Ya Resulallah, Rabbimiz selam eder ve buyurur ki: “Ey Habibim! O gencin evine, düğün gecesi bir fakir gelip, ekmek istedi. Onlar da önlerindeki ekmeklerin hepsini fakire verip, aç olarak yattılar. Biz de, ona otuz sene ömür ihsan eyledik”.
|