Bir gün bir yahudi, iki de yalancı şahit bulup, Cenâb-ı Peygambere geldi ve;
- Ya Muhammed “aleyhisselam”, senin eshabından şu adam benim devemi çaldı. İşte şahitlerim de burada, dedi.
Efendimiz aleyhisselam şahitlere sordu.
İkisi de;
- Doğru, dediler.
O zaman Eshab-ı kiramdan olan o zatı çağırıp;
- Bak hakkında şikayet var, buyurdu.
O sahabi merak etti:
- Ne oldu ya Resulallah?
- Sen bu gece bir deve çalmışsın.
- Ben mi, kimin devesini?
- İşte bu yahudinin devesini.
- O deveyi ben satın aldım, çalmadım ya Resulallah.
- Peki, satın aldığına dair şahidin var mı?
- Daha yeni aldım ya Resulallah, gören yok, bilen yok.
- Ama bu iki şahit, deve yahudinin, diyorlar. Onun için deve yahudiye verilecek.
Bu durumda, bu sahabi hem devesinden olacak, hem de hırsızlık suçundan kolu kesilecekti.
Ne yapsın?
Şahidi de yok.
Çok zor durumda kalmıştı.
Biraz düşünüp;
- Ya Resulallah, bana iki dakika müsaade eder misiniz, dedi.
İzin verilince, gidip bir kenarda iki rekat namaz kıldı.
Sonra elini duaya kaldırıp;
- Ya Rabbi, ben her gece, uyumadan evvel, Cenâb-ı Peygambere “aleyhisselam” on salevat-ı şerife okudum ve bunu hiç aksatmadım. Ya Rabbi, eğer bu, senin indinde makbul oldu ise, beni kurtar bu sıkıntıdan, diye yalvardı.
Ellerini yüzüne sürmemişti ki, deve ayağa kalktı.
Ve konuşmaya başlayıp;
- Ya Resulallah, bu yahudi yalan söylüyor. Ben bu zatın devesiyim, dedi.
Deve böyle konuşunca, yahudi korkup kaçtı oradan.
Şahitler de kaçtılar.
Peygamber efendimiz aleyhisselam tebessüm ederek, o sahabiye;
- Gel bakalım, sen Allah’a ne dedin ki deveyi konuşturdu? diye sordu.
O sahabi;
- Ya Resulallah, benim bir âdetim vardır ki, her gece yatmadan evvel, size on salevat-ı şerife okurum. “Ya Rabbi, bunların senin katında bir kıymeti varsa, beni kurtar” dedim. İşte Allahü teâlâ, bu on salevat-ı şerife hürmetine deveyi konuşturdu, dedi.
Hazret-i Peygamber “aleyhisselam;
- Sen ki, bana her gece on salevat-ı şerife okuyorsun, Allahü teâlâ dünyada iken nasıl kolunu kesilmekten kurtardı ise, ahirette de Cehennemde yanmaktan kurtaracak, buyurdu.
|