Evliyanın büyüklerinden Alâüddîn-i Attâr “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı sevdikleri;
- Efendim, aklımız, dini konularda doğruyu ve yanlışı anlayabilir, hakkı batıldan ayırabilir mi? diye sordular.
Cevabında;
- Hayır, Peygambere uymadan ayıramaz, buyurdu. Allahü teâlâ, aklımızdan faydalanmamız için, Peygamberleri, yani İslamiyet ışığını yarattı.
Ve daha açıkladı:
- Yani Peygamberler, dünyada ve ahirette rahat etmek yolunu bildirmeseydi, aklımız yalnız başına bulamaz, işe yaramaz, tehlike ve zararlardan kurtulamazdık.
Şöyle devam etti:
- Fen vasıtaları, mevki, para ne kadar bol olursa olsun, Peygamberlerin gösterdiği yolda gitmedikce, hiçbir fert, hiçbir cemiyet mesut olamaz. Ne kadar neşeli, sevinçli görünseler de, içleri kan ağlamaktadır.
Sordular:
- Kimler mesut olur efendim?
- Dünyada da, ahirette de rahat ve mesut yaşayanlar, sadece Peygamberlere uyanlardır. Ancak saadete kavuşmak için, Müslüman olduğunu söylemek, Müslüman görünmek yetişmez.
- Ya ne lazım efendim?
- Müslümanlığı iyi öğrenmek ve emirlere, yasaklara uymak lazımdır.
İbadetten zevk alıyor musun?
Bir gün de sevdiği bir gence;
- İbadetlerden zevk alabiliyor musun? diye sordu.
Delikanlı;
- Evet efendim, dedi. Zevk alıyorum.
- Çok iyi. Fakat ibadetlerini, lezzet alıyorum diye yapma sakın!
- Ya niçin yapayım efendim?
- Allahü teâlânın emri olduğu için yap.
|