Büyük âlim ve Veli Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir gün sevdiklerine;
- Kardeşlerim, bu dünyada öyle yaşayın, öyle davranın, öyle olun ki, hiç kimse size bakarak İslamiyet’ten soğumasın. Kimse sizi örnek alarak, imandan ayrılıp da Cehenneme gitmesin, buyurdu. Çünkü o kimse eğer Cehenneme giderse, yalnız gitmez, sizi de birlikte götürür.
Şöyle devam etti:
- Ölüme her an hazır olmak lazım. Allah deyin, la ilahe illallah deyin, yönünüzü ahirete döndürün. Şeytan, büyük düşmandır. İnsana, ölüm zamanında buzlu su getirir ve;
- Peygamberi inkâr edersen, bunu sana veririm, der.
Mâzallah inkâr edersen, imansız gidersin. Ahiretin mahvolur. O anda,
Allah diyecek yerde, aman doktor! dersen, felakete gidersin.
Ehl-i sünnet bir Müslümana, melekler Cennetten Kevser şerabı getirir, ağzına bir damla damlatırlar. Ölüm acısını hiç duymaz. Ne gibi? Tıpkı ameliyat olacak narkozlu hasta gibi. Narkoz yapılan hastanın vücudunu parça parça etseler hiç duyar mı? Duymaz. Onun gibi işte.
Yüz şehit sevabı
Bir gün de Emr-i maruf yapmanın ehemmiyetini anlatırken;
- Kardeşlerim, bir kimseye İslamiyet’ten bir kelime öğretene, yüz şehit sevabı veriliyor buyurdu.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte Peygamberimiz “aleyhisselam”; (Ümmetim fesada uğradığı, yani din bozulduğu zaman, bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehit sevabı verilecektir) buyuruyor.
Şöyle devam etti:
- Öğretilen şey, ya bir vacip, veya farz olursa, hele iman olursa, bunu yapanlara binlerce şehit sevabı verilir. Hatta imkanı olmadığı için bu hizmete fiilen iştirak edemeyip, sadece dua edenlere de bu sevap verilecektir. Mal ile iştirak edenler de, bedenle iştirak edenler de mahrum kalmayacaktır.
Sordular:
- Kimler mahrum kalır efendim?
- Bundan nasibini almayanlar, sadece ilgisiz kalanlardır. Veyahut da hizmetin içinde olduğu halde niyeti halis olmayanlar, mesela hizmeti değil de, parayı düşünenler, bu sevaptan mahrumdur.
|