Büyük âlim ve Veli Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün talebelerine;
- Evlatlarım, dünyanın tadı çiledir, buyurdu. Çileden zevk almalıyız. Eğer sıkıntılardan zevk almaz, elemlerden haz duymazsak, ne işimiz var burada? Dünyanın tadı çiledir. Dolayısıyla çilekeş olan, başarılı olur. Dünya, ahiretin tersidir çünkü. Bu dünyada çile çekmeyen, öbür tarafa ne yüzle gidecek? Cennette rahatın tadı nasıl çıkacak?
Şöyle devam etti:
- İnsan yorulur, üzülür, sonra feraha çıkınca, oh! der. Hem burada rahat, hem orada. Onun tadı olmaz. Dünya, üzüntü yeri, ahiret, neşe ve sürur yeridir.
Şöyle bitirdi:
- Büyükler diyor ki, “Mümin, dünyada, anne karnındaki çocuk gibidir. Anne karnındaki bebek dünyaya gelince nasıl rahatlarsa, mümin de ölünce, Rabbimizin nimetlerine kavuşur ve rahatlar. O zaman bu sıkıntıların hepsini unutur”.
Cennete ne ile girilir?
Bir gün de;
- Kardeşlerim, hiç kimse ameli ile Cennete giremez, buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Peygamberimiz “aleyhisselam” bir gün eshab-ı kirama karşı;
- Hiç bir kul, kendi ameli sebebiyle Cennete girmez. Ancak Allahü teâlânın ihsanı ile girebilir, buyurdular.
Eshab-ı kiram;
- Sen de mi yâ Resulallah? diye sorduklarında;
- Evet, ben de buyurdular.
Şöyle devam etti:
- Öyleyse Allahü teâlânın sıfatlarıyla sıfatlanmamız lazım. Bunun için affedici olacağız, öfkelenmeyeceğiz, insanların kusurlarını örteceğiz.
|