Evliyayı kiramın en büyüklerinden İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Allahü teâlânın sevgili Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem” ayak uydurmayan bir kimse, dünyada da ahirette de felaketlerden kurtulamaz, buyurdu. Öyleyse şu birkaç günlük dünya hayatını, Hak teâlânın razı olduğu şeyleri yapmakla geçirmelidir.
Şöyle devam etti:
- Bir kimsenin işlerinden, onun sahibi razı olmazsa, onun yaşaması nasıl olur? Hak teâlâ, onun büyük, küçük her yaptığını bilmekte ve görmektedir. Hazırdır ve nazırdır. Utanmak lazımdır.
Ve sordu onlara:
- Eğer bir kimsenin onun çirkin ve kötü işlerini gördüğünü anlasa, onun gördüğü yerde bozuk bir şey yapabilir mi?
- Yapamaz efendim, dediler.
- Ayıplarını, kusurlarını onun görmesini ister mi?
- İstemez tabii efendim.
- Müslümanlara ne oldu ki, Hak teâlânın gördüğünü bildikleri halde Onun beğenmediği şeyleri yapmaktan sıkılmıyorlar. Bu nasıl Müslümanlıktır? Hak teâlâya, kendi kusurlarını gören bir kimse kadar kıymet vermiyorlar.
Derin bir âh çekti:
- Nefslerimizin kötülüklerinden ve işlerimizin bozuk olmasından Allahü teâlâya sığınırız. Hadis-i şerifte; (La ilahe illallah diyerek imanınızı tazeleyiniz!) buyuruldu.
Kibirden sakının!
Bir gün de cemaatine buyurdu ki:
- Kibirden sakının kardeşlerim. Allahü teâlâ mealen; "Azamet ve kibriya benim hakkımdır. Kim bunda bana ortak olmak isterse, onu Cehennemde yakarım" buyuruyor.
Ve ekledi:
- Müslüman olana tevazu yakışır.
|