En büyük âlim ve evliyalardan Seyfeddin-i Faruki “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sevdiği bazı gençlere;
- İmanı ve itikadı düzelttikten sonra yapılacak en mühim iş, dinimizin emrettiği ve yasak ettiği şeyleri öğrenmektir, buyurdu.
Ve açıkladı:
- Yani farzları, vacibleri, helal ve haramları, sünnet ve mekruhları ve şüphelileri lüzumu kadar öğrenmek ve bu bilgi ile hareket etmektir. Bunları bilmeden Müslümanlık olmaz.
Şöyle özetledi:
- Velhasıl Allahü teâlânın emirlerini yapmaya, Onun beğendiği gibi yaşamaya çalışmalıdır.
Sordular:
- Allahü teâlânın en çok beğendiği şey nedir efendim?
- Onun en çok beğendiği ve emrettiği şey, her gün beş vakit namaz kılmaktır ki, dinin direği ve müminin miracıdır.
Tasavvufun gayesi
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Tasavvufa girmekten maksat nedir efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Tasavvuf, ehl-i sünnet itikadından ve İslamiyet’in emirlerinden başka şeylere kavuşmak için değildir, buyurdu.
Sordular:
- Ya niçindir efendim?
- Ehl-i sünnet itikadının yakîni ve vicdani olması, yani sağlamlaşması, şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Akıl ile, delil ile kuvvetlendirilen iman, böyle sağlam olamaz.
- Başka gayesi yok mu efendim?
- Var tabii. Tasavvufun ikinci gayesi de, ibadetlerde kolaylık, lezzet hasıl olması, nefs-i emmareden doğan tembelliklerin, sıkıntıların giderilmesidir.
Allah kimleri sever?
Bir gün de;
- Efendim, Allahü teâlânın sevgisini kazanmamız için bize ne tavsiye edersiniz? diye sordular.
Cevabında;
- Günah işleyip de tövbe eden kimse, bir daha o günahı işlemezse, Allahü teâlâ o kulu “Sevgili” ilan eder, buyurdu.
|