Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Masum Faruki “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün kabir azabından sordular.
Cevabında;
- Kâfirlere ve iman ile gidenlerden günahkârlara mezarda kabir azabı olduğunu, Peygamberimiz “aleyhisselam” haber vermiştir, buyurdu.
Ve devam etti:
- Müminler kabre konulunca, Münker ve Nekir ismindeki iki melek gelip sual soracaklardır. Kabir, dünya ile ahiret arasında bir köprü, bir geçit olduğundan, kabir azabı bir bakımdan dünya azablarına benziyor ki, sonsuz değildir. Bir bakımdan da, ahiret azablarına benzer ki, ahiret azabı cinsindendir.
Ve ilave etti:
- Kabirdeki nimetler de, hem dünya, hem de ahiret rahatlıklarına benzer.
İnsan talihli ise…
Bir gün de sohbetinde;
- İyi bir kimse, talihli bir insan, kusur ve günahları, lütuf ve ihsan ile af olunan ve yüzüne vurulmayan kimsedir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Eğer merhamet olunarak, yalnız dünya sıkıntıları çektirilip, günahları böylece temizlenen kimse de, çok talihlidir.
Sordular:
- Böyle de temizlenmezse efendim?
- Bununla da temizlenmezse, geri kalan günahları için, kabir sıkması ve kabir azabı çekerek günahları bitip, mahşer meydanına günahsız olarak götürülenler de ne kadar çok talihlidir.
- Ya ahirette de cezalandırılırsa efendim.
- Bu da insaftır ve adalettir. Fakat o gün, günahlı olan ve mahcup ve yüzleri kara olan, ne kadar güç durumdadır.
Şöyle bitirdi:
- Bunlardan, Müslüman olanlara yine acınacak, bunlar, sonunda yine merhamete kavuşacak, Cehennem azabında, sonsuz kalmaktan kurtulacaklardır ki, bu da, ne kadar büyük nimettir.
|