Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Masum Faruki “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bir sevdiği ile sohbet ederken;
- Ey kardeşim! İnsanın bedenine bir hastalık gelince, o hastalığı gidermek için o kadar uğraşır da, kalbinin hastalığı, kendisini sonsuz ölüme ve bitmez tükenmez azablara sürüklediği halde, bu korkunç hastalıktan kurtulmayı hiç düşünmez, buyurdu.
Adam sordu:
- Kalbin hastalığı nedir ki efendim?
- Kalbin hasta olması demek, Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olmasıdır.
Ve daha açıkladı:
- Yani günah olan lezzetlere tutulmuş olmasıdır ki, kalbin bu illetini hastalık bilmezse, çok yazık.
Şöyle devam etti:
- Nefsinin esiri olanlar, dünyanın geçici lezzetlerine bakarak, kalbin bu tutulmasını hastalık bile saymadığı gibi, Allah adamları da ahirette verilecek sevaplara bakarak, bedenin hastalığını hastalık saymazlar.
Ve özetledi:
- Böyle olabilmek için ölümü düşünmek, ahirette olacak şeyleri öğrenmek ve ahiret derdi ile şereflenmiş olanlarla birlikte bulunmak lazımdır.
Eğer kalb hasta ise…
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, bedenin hastalığı, İslamiyet’in emir ve yasaklarının yerine getirilmesini güçleştirdiği gibi, kalb hastalığı da, İslamiyet’e uymayı güçleştirmektedir, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Nitekim âyet-i kerimede mealen; (Namaz kılmak, ibadet etmek, yalnız müminlere güç gelmez) buyuruldu. Halbuki İslamiyet’in her emrinde kolaylık vardır. Bunu gösteren âyet-i kerimeler var.
Sordular:
- O hangi âyeti kerime efendim?
- Mesela Bekara suresinin yüzseksenbeşinci âyetinde mealen; (Allahü teâlâ, size kolaylık yapmak istiyor, güçlük çıkarmak istemiyor) buyuruldu.
Ve ekledi:
- Yine Nisa suresinin yirmiyedinci âyetinde de mealen; (Allahü teâlâ, emirlerinin hafif olmasını diledi. Çünkü, insanlar zayıf yaratıldı) buyuruldu.
|