En büyük âlim ve evliyalardan Seyfeddin-i Faruki “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün tasavvuftan sordular.
Cevabında;
- Tasavvufa sarılmak, herkesin bilmediklerini görmek, gaybden haber vermek, nurları, ruhları ve kıymetli rüyalar görmek için değildir, buyurdu. Bunların hepsi, boş ve faydasız şeylerdir.
Şaşırdılar:
- Boş şeyler mi efendim?
- Evet. Her zaman ve herkesin gördüğü çeşitli ışıkların, türlü renklerin ve tabiattaki harikulade manzara ve güzelliklerin ne kusurları vardır ki, insan bunları bırakıp da, başka şeyler görmek için, birçok sıkıntılara katlansın.
Ve izah etti:
- Çünkü bu ışıklar da, o nurlar da, bu renkler, bu güzel şekiller ve o şeyler de hepsi ve hepsi, Allahü teâlânın yarattığı şeyler olup, Onun varlığını ve kudretinin sonsuzluğunu gösteren şahitlerdir.
Önce itikadı düzeltmelidir
Bir gün de sevdiklerine;
- İyi biliniz ki, Allah yolunda bulunmak isteyene önce lazım olan şey, itikadını düzeltmektir, buyurdu. Doğru itikat, Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kur’an-ı kerimden, hadis-i şeriflerden ve Eshab-ı kiramdan öğrendikleri ve anladıkları itikattır.
Ve ilave etti:
- Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin mânâsını doğru anlayanlar, sadece doğru yolun âlimleridir ki, bunlara Ehl-i sünnet âlimleri denir.
Sordular:
- Bunların bildirdiğine uymayan mânâlar yanlış mıdır efendim?
- Evet. Bu âlimlerin anladığına uymayan bilgilere, akla, fikre, hayale iyi gelse de hiç kıymet vermemelidir.
Dinin temeli, nefsi kırmaktır
Bir gün de;
- Dinimizin temeli, nefse karşı gelmek, kibrini kırmaktır, buyurdu.
Sordular:
- Nefsi, en ziyade kıran şey nedir efendim?
- Birine bir şey sormaktır.
- Hikmeti ne acaba efendim?
- Çünkü nefs sormayı sevmez. Her şeyi bilirim zanneder. "O da benim gibi bir adam. Benden iyi mi bilecek?" der ve sormaz. Kibri yüzünden sıkıntıya düşer.
|