En büyük âlim ve evliyalardan Seyfeddin-i Faruki “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bazı sevdiklerine;
- Fakirlere ve bütün din kardeşlerine hizmet etmelidir, buyurdu. Nitekim büyüklerimiz, kendi nefsleri için değil, din kardeşlerine yardım için çalışıp kazanmışlardır.
Sonra şunu anlattı:
- Büyüklerden biri diyor ki, bir din kardeşim misafir geldi. Yemek ikram ettim. Yedi ve midesi bozuldu. Sabaha kadar, elimde leğen, ibrik ona hizmet ettim.
Bir aralık, uyumuşum. Bana;
- Uyudun mu? Allah, sana lanet etsin, dedi.
Bunu işitenler;
- O lanet ederken, kalbin nasıl oldu? diye sordular.
Cevaben;
- Allah sana rahmet etsin, demiş gibi, sevindim dedim.
İmanın kâmil olması için
Bir gün de sohbetinde;
- Müslüman olmak için (Muhammedün resulullah) demek de lazımdır, buyurdu. İnsan bunu da söylemedikce, iman etmiş olmaz.
Ve devam etti:
- İmanın kâmil olması için, nefsin arzularını da red etmek lazımdır. (La ilahe) deyince, bu arzular da red edilmektedir.
Ve misal verdi:
- Mesela Casiye suresinin yirmiüçüncü âyetinde mealen; (Nefsinin arzularını ilah edinen kimseyi gördün mü?) buyuruldu.
Allah’a yaklaşmak ne demek?
Bir gün de sohbetinde;
- İnsanın maksudu, yani hep arzu ettiği şeyler, onun mabudu olur, buyurdu. (La ilahe) demekle, bu arzular da red edilmektedir.
Ve daha açıkladı:
- İnsan bu kelime-i tevhidi çok söyleyince, nefsin arzularından ve şeytanın vesveselerinden kurtulup, yalnız Allahü teâlânın kulu olduğunu bildirir. Allahü teâlânın ismini çok söylemek, insanı Allahü teâlâya yaklaştırır.
Sordular:
- Allah’a yaklaşmak ne demek efendim?
- Yani karşılıklı muhabbeti arttırır. İnsan Allahü teâlâda fani olur. Yani kalbinde Allah’tan başka hiç bir şeyin sevgisi kalmaz.
|