Evliyanın en büyüklerinden Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı gençler;
- Efendim, hakiki bir Müslüman nasıl olur? diye sordular.
Cevabında;
- Hakiki Müslüman, her şeyden önce, tam ve mükemmel bir insandır, buyurdu. Güler yüzlü, tatlı dilli, doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez. Resulullah efendimiz “aleyhisselam”; (Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir) buyuruyor.
Şöyle devam etti:
- Ayrıca Müslüman, son derece mütevazı, yani alçak gönüllüdür. Kendisine başvuran herkesi dinler ve imkan buldukça yardım eder. Vakurdur, kibardır. Ailesini ve vatanını sever.
Ve ekledi:
- Efendimiz “aleyhisselam”; (Vatan sevgisi imandandır) buyurmuşlardır. Bunun için, vatanına saldıranlara karşı hükümet harp ederken, seve seve askerlik vazifesini yapar.
Haramlardan kaçınmak
Bir gün de;
- Haramlardan kaçınmak, iki türlüdür, buyurdu. Birinci kısmı, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan, Onun emri olan günahlardan kaçınmak, ikinci kısmı ise, insanların, mahlukların hakları da bulunan günahlardan kaçınmaktır.
Sordular:
- Hangisi daha mühimdir efendim?
- İkinci kısmı, daha mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbirşeye muhtaç değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pekçok şeye muhtaç oldukları gibi, cimridirler.
Ve bir hadis-i şerif nakletti:
- Resulullah efendimiz “aleyhisselam”; (Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helallaşsın, ödesin! Zira ahiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları, buna yüklenecektir) buyuruyor.
|