Evliyayı kiramdan Seyyid Abdullah-ı Şemdini “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün;
- İman nedir efendim? diye sordular.
Cevaben;
- İman demek, son Peygamber Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâdan getirdiği bilgileri öğrenip, inanmak demektir, buyurdu.
Sordular:
- Bu bilgilere, aklıma uyarsa inanırım demek, uygun mu efendim?
- Asla doğru değil. Böyle demek, Peygamberlere inanmamak olur.
Ve izah etti:
- Çünkü din bilgileri, akıl sahiplerinin buluşları değildir. Peygamberlerin Allahü teâlâ katından haber verdiği bilgilerdir.
İman nasıl olmalı?
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, Müminin imanı, havf ve reca arasında olmalıdır, buyurdu. Yani Allahü teâlânın azabından korkmalı, fakat rahmetinden de bir an ümit kesmemelidir. Her günahı işlemekten çok sakınmalı, günahı sebebiyle imanının gitmesinden korkmalıdır.
Ve ekledi:
- İmansız ölmekten korkmayan, imansız ölebilir mâzallah.
Sordular:
- Tövbe edince, günahımız affolur mu efendim?
- Elbette. Büyüklerimiz; (Günahına tövbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur) buyuruyorlar.
Ölüm anındaki iman
Bir gün de;
- Efendim, ölüm anında iman edenin imanı kabul olur mu? diye sordular.
Cevabında;
- Can boğaza gelmeden önce iman etmiş olmalıdır, buyurdu. Can boğaza gelince, ahiretin bütün halleri gösterilir. O zaman bütün kâfirler iman etmek isterler. Halbuki imanın gaybi olması lazımdır. Yani görmeden inanmalıdır. Görülen şeye iman edilmiş olmaz.
- O anda tövbe kabul olur mu efendim?
- Evet. Bu anda, müminlerin tövbesi kabul olunur.
|