Büyük Veli Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Emr-i maruf ve nehy-i anil-münker yapmak, her mümine farzdır, buyurdu. Yani her mümin, bu hususta bir şeyler yapmak zorundadır.
Ve ilave etti:
- Ama bunu herkes yapamaz. Yapabilmesi için iki ana şart lazım.
Sordular:
- Onlar nedir efendim?
- Birincisi, ilim sahibi olmak. Yani İslamiyet’i iyi bilmek. Ayrıca, hem din ilminde, hem tasavvuf ilminde, hem de fen ilimlerinde mahir olmak gerekir.
Ve ekledi:
- İkinci şart, güzel ahlak sahibi olmaktır.
- Güzel ahlak nedir efendim?
- Güzel ahlak, kalb kırmamaktır. Yani bağırmamak, darılmamak, gücenmemek, sabırlı olmaktır.
- Bizde bu şartların ikisi de yok efendim. Biz emr-i maruf yapamaz mıyız?
- Yaparsınız tabii. Yapmanız lazım.
- Nasıl yaparız efendim?
- Ehl-i sünnet âlimlerinden birinin yazdığı bir ilmihal kitabını alır, birine verirsiniz. Veya verilmesine sebep olursunuz. Böylelikle emr-i maruf farzından kurtarırsınız kendinizi.
Mutlaka namaz
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, nerede olursanız, olun, hangi halde bulunursanız bulunun, her hâl-ü kârda beş vakit namazınızı vaktinde kılın, kazaya bırakmayın, buyurdu.
Ve şunu anlattı:
Ben uzun bir deniz yolculuğuna çıkmıştım bir zaman. İşimi bitirip de döndüğümde hocamın huzuruna geldim.
Sordu bana:
- Yolculukta namazlarını vaktinde kılabildin mi?
- Kıldım efendim.
- Hiç kazaya kalan olmadı mı?
- Olmadı efendim.
Buyurdu ki:
- Kârınız budur işte. Gerisi hayal oldu.
|