Büyük İslam âlimlerinden seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir gün bazı gençlere;
- Bu zaman, acımak zamanıdır, buyurdu. Kızmak değil, acımak lazımdır. Gayemiz, bir insanı daha ateşten kurtarmak olmalıdır.
Sordular:
- Hangi ateşten efendim?
- Cehennem ateşinden tabii ki. İnsanlar ateşe sürüklenirken boş durulur mu?
- Ne yapabiliriz efendim?
- En güzel hizmet, kitap vermektir. İslam âlimlerinin Allah için yazdığı ilmihal kitaplarından alıp gençlere verin, dağıtın.
Ve ekledi:
- Bu zamanda en iyi emr-i maruf şekli budur.
Kendinizi üstün görmeyin!
Bir gün de sevdiklerine;
- Kardeşlerim, karşınızda kâfir de olsa, mürted de olsa, yine kendinizi ondan üstün görmeyin, buyurdu. Hatta kedi köpek olsa da, yine kendinizi üstün görmeyin.
Ve izah etti:
- Çünkü hayvanlar Rablerine isyan etmezler. Ama biz ediyoruz. Halbuki Müslüman edebli olur.
Sordular:
- Edeb nedir efendim?
- Edeb, itiraz etmemektir. Edeb, büyüklere “Peki” demektir. Edeb, kendini kusurlu, kabahatli bilmektir.
Ve bir tavsiye:
- Daima; "Benim huyum çok kötü. Herkesin duasına ihtiyacım var" deyin. Böyle derseniz, rahat edersiniz.
Kabir azabı nasıldır?
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, kabir azabı ruha ve cesede birlikte olmaktadır, buyurdu. Çünkü, küfrü ve günahları ikisi birlikte yapmaktadır. Yalnız, ruha azab yapılması, hikmete ve ilahi adalete uygun değildir.
Şöyle devam etti:
- Bedenin kabirde çürüyüp yok olduğu görülüyorsa da Allahü teâlânın ilminde vardır. Eshab-ı kiramdan birçoğu, ölülerin ruhlarına bedenleriyle birlikte azab yapıldığını görmüş ve haber vermişlerdir.
|