Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Bâkibillah “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı sevdikleri;
- Efendim, yetmişüç fırka içinde Cehennemden kurtulan hangisidir? diye sordular.
Cevabında;
- Bu yetmişüç fırkadan herbiri, İslamiyet’e uyduğunu iddia etmekte, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Nitekim âyet-i kerimede mealen; (Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir) buyuruldu.
Ve hatırlattı:
- Halbuki, Cehennemden kurtulan fırkanın alametini, işaretini, Peygamber efendimiz “aleyhisselam” bildirmektedir. Bir hadis-i şerifinde; (Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır) buyuruyor.
Ve daha açıkladı:
- İslamiyet’in sahibi, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da, söylemesi, (Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir.
Sohbetin devamında;
- Kardeşlerim, kendinizi almaya değil, vermeye alıştırın! buyurdu. Veren el, alan elden hayırlıdır.
Sordular:
- Verecek bir şeyimiz yoksa efendim?
- Hiç olmazsa tebessüm edin. Güler yüz göstererek ferahlatın insanları.
- Bu da sevap mıdır efendim?
- Elbette. İnsanlara güler yüz göstermek, sadakadır. Dünyada vermeye alışan, ruhunu da kolay verir. Ölürken hiç acı duymaz.
|