Evliyanın en büyüklerinden Seyyid Nur Muhammed “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün nasihat isteyen bazı sevdiklerine;
- Kardeşlerim, şu birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim, buyurdu. Tavşan uykusu ile yaşamayalım! Kalblerimizi geçici, yaldızlı, sahte lezzetlere kaptırmayalım! Bu zehirli tatlılıklara aldanmayalım!
Sordular:
- Bize ne tavsiye edersiniz efendim?
- Allahü teâlânın emrettiği ibadetleri, razı olduğu iyi işleri yapınız! Nefs, şeytan ve kötü kimselerin yanına gitmeyin, fitnelerine inanmayınız! Kabir ve kıyamet azablarını düşünerek, kendinize çeki düzen veriniz!
Ve devam etti:
- Bu kısa hayatta ölmeden ölmekle şereflenelim! Aslımızın hiç olduğunu düşünelim! Emanet edilen ziynetleri takarak övünen ahmak kimse ile herkes alay eder.
Şöyle bitirdi:
- Bizim gibi önü ve sonu yokluk olanın kemali, kendi yokluğunu anlamasıdır. Kişi noksanını bilmek gibi, irfan olmaz!
Herkes feyz alamaz
Bir gün de bazı gençlere;
- Allahü teâlânın biz insanlara feyz göndermesinde, kesinti, durmak yoktur, buyurdu. Feyzleri, bereketleri, nurları, devamlı olarak göndermektedir.
Ve izah etti:
- Maddi hayat için lazım olan kudreti, enerjiyi, Güneşten gönderiyor. Manevi hayata lazım olan feyzleri ise, Muhammed aleyhisselamın mübarek kalbinden göndermektedir.
Sordular:
- Bu feyzler nasıl geliyor efendim?
- Feyzler, Resulullah efendimizin “aleyhisselam” mübarek kalbinden, Allah adamlarının kalblerine gelmekte, bunlardan da cihana yayılmaktadır. Bu yayılan feyzler, her Müslümana istidadı, kabiliyeti kadar gelir.
- Alamayan da olur mu efendim?
- Evet. Bazıları hiç alamaz. İnsan, bu feyzlerden, üstadına olan ihlası ve sevgisi kadar alır. Hepsini almak, nadirdir.
|